11 Şubat 2016 Perşembe

GÜL’E HAKARETAMİZ MUAMELE,


GÜL’E HAKARETAMİZ MUAMELE
 
 

ŞÜKRÜ ELEKDAĞ selekdag@hotmail.com

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozi’nin Türkiye’ye karşı izlediği onur kırıcı, istiskal edici, küçümseyici, hiçe sayıcı, söylem, tutum ve davranışları uzunca bir süredir devam ediyor. Sarkozi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini engellemeyi bir siyasi malzeme olarak kullanıyor ve bu amaçla Türk-Fransız ilişkilerini tehlikeye atmak hususunda en ufak bir kaygı dahi duymadan ısrarla Türk kamu oyunun duygularını incitici beyanlarda bulunuyor.

Esasında Sarkozi’nin bu tutumunun temelinde, Fransa’da Müslüman nüfusa karşı duyulan nefretle karışık ırkçı duyguların siyasi amaçla istismarı yatıyor. Fransa‘da, çoğunluğu Cezayirli, Tunuslu ve Faslı olan altı milyona yakın Fransız uyruklu Müslüman yaşıyor. Bu büyük kitlenin Fransa’daki hayat şartlarına intibak etmesi için hiçbir ciddi çaba göstermemiş olan Fransız yöneticileri ve halkın ezici bölümü, şimdi, kendilerine karşı sosyal hayatın her alanında uygulanan aşağılayıcı ve farklı muameleye ve karşılaştıkları zor hayat şartlarına karşı tepkilerini zaman zaman aşırı şiddetin de hakim olduğu nümayişlerle ortaya koyan Müslüman nüfusa iğrenç bir toplumsal çıban gibi bakıyorlar.

Fransa’nın elit kısmında, genellikle açıklamaktan kaçındıkları, şöyle bir düşünce tarzının yaygın olduğu algılanıyor: Fransa, tüm vatandaşlarına eşitlik ve her türlü ilerleme imkanını sağlayan, demokratik, ileri ve sosyal seyyaliyetin mevcut olduğu bir ülkedir. Müslüman halkın ise Fransa’ya intibak edememesinin yegane nedeni, İslam dininin uygar ve modern bir toplumun koşullarına uyum saptayamamasından kaynaklanmaktadır. Nitekim 60 milyon nüfuslu Fransa’nın hapishanelerindeki mahkumların % 70’ini Müslümanların oluşturması da bu gerçeğin çarpıcı kanıtıdır.
Böyle bir ortamda Fransız politikacısı, kayda değer bir oy tabanı oluşturan kendi Müslüman nüfusunu aşağılamaktan çekindiği için, Fransız halkındaki İslam’a karşı antipati hissini Türkiye’ye saldırarak tatmin etme yoluna gitmekte ve Türkiye’nin sırtından oy avcılığı yapmaktadır. Nitekim, Sarkozi, Türkiye’yi aşağılamakta aşırı sağcı parti lideri Le Pen ile girdiği yarışı kazanarak, son AB Parlamentosu seçimlerinde normal olarak Le Pen’e gitmesi gereken oyların büyük kısmını kendi partisine çekmiştir.

Sarkozi, Gül’ü ağzında sakız çiğneyerek karşılıyor

Durum böyle olmakla birlikte, Sarkozi’nin, Fransa’daki " Türk Mevsimi " faaliyetleri çerçevesinde yapılan sergi açılımı için Paris’e giden Cumhurbaşkanı Gül’e karşı sırf oy avcılığı için kabalık ve saygısızlık yapacağı hatıra gelmezdi. "Türk Mevsimi", Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından 2006 yılında kararlaştırılan ve Türkiye’nin Fransa’da daha iyi tanıtılmasını öngören ve bir yıla yakın bir süre devam edecek çok sayıda kültürel etkinliği kapsıyor.
Sayın Abdullah Gül, bu etkinlikleri başlatmak üzere Paris’te Grand Palais müzesindeki "Bizans’tan İstanbul’a: İki Kıtanın Limanı" adlı sergiyi açmak üzere refikalarıyla birlikte Paris’e gittiler. Programa göre, serginin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozi ile birlikte açılması ve dolaşılması öngörülüyordu. Ancak, Cumhurbaşkanı Sarkozi, ülkemize karşı alerjisini ortaya koymak için sergi ziyaretini bir fırsat olarak değerlendirmiş ve Türkiye Cumhurbaşkan’ına karşı son derece nezaketsiz ve kaba bir şekilde davranmıştır.
Sarkozi " Kerhen " katıldığı sergi açılışında Cumhurbaşkanı Gül’ü ağzında sakız çiğneyerek karşılamıştır. Sakız çiğnediğinin fark edilmesine de özen göstermiştir. Muhteşem sanat eserleriyle dolu muazzam sergide ilgisizliğini yansıtan tavırlarla sadece 12 dakika kalmış ve ayrılmıştır. Çıkışta mutat olduğu üzere resmi deftere anlamlı bir şeyler yazması ve imzalaması gerekiyor. Fakat, Sarkozi sinirlenmiş gibi gösterişli hareketler yaparak, deftere hiçbir şey yazmamış sadece imzasını atmıştır.

Cumhurbaşkanı Güle karşı bilinçli kabalıklar
 
Olaydan kısa süre sonra Paris’e yaptığımız ziyaretten önce " Le Monde " gazetesinde çıkan bir haberden
Sayın Abdullah Gül’e gerekli protokolün uygulanmasından sarfınazar edildiği yolunda bir haber okumuştuk. Durumun bu denli ciddi olduğu hususunda fikrimiz yoktu. Ancak, Paris’e gidince olayın yukarda belirttiğim ayrıntılarını gazeteci ve resmi şahıslar da dahil birçok kişiden öğrendik. Ayrıca, yaptığımız araştırma, olayların tüm çıplaklığıyla Türk medyasının küçük de olsa bir bölümü tarafından yansıtıldığı gibi, kameralarla da tespit edildiğini ortaya koydu.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Paris ziyareti sırasında bilinçli olarak yapılan başka kabalıklar ve nezaketsizlikler de var. Örneğin, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü tarafından Sayın Gül’e verilen yemeğe hiçbir Fransız bakanın katılmamış olması, açık bir nezaketsizlik ve bilinçli bir küçümseme jestidir. Kırmızı beyaz renklerle ışıklandırılan Eyfel Kulesi’ne ay yıldızın resmedilmemesi de, İslam’ın sembolü olarak görülen hilal ve yıldıza karşı duyulan tepkinin yanında Türk Mevsimi’nin "kerhen" yapıldığının bir nişanesidir.

Sarkozi Fransa’yı küçük düşürmüştür
 
Ağzında çiklet çiğneyerek Türkiye Cumhurbaşkanı’nı aklınca küçük düşürmeye yeltenen Sarkozy, esasında adabı muaşeret kaidelerine saygısızlığı ve terbiye noksanlığıyla, hem Fransa Cumhurbaşkanlığı makamını, hem de Fransa’yı küçük düşürmüştür.

Bu olaylar Fransa gibi bir devlete yakışmıyor. Ancak, bu olayda görülmesi gereken bir gerçek daha var. Bu da, Türk Hükümeti’nin Sarkozi’nin uzunca bir süredir devam eden bu davranışlarına karşı pasif kalmış olması – tabir caizse- onları yalayıp yutmasıdır. Eğer Türkiye zamanında bir tavır koyabilseydi, Cumhurbaşkanı Gül böyle yakışıksız durumlarla karşılaşmazdı.
Bu hususta en hassas olması gereken kişi Dışişleri Bakanı Davutoğlu’dur. Ne var ki Sayın Davutoğlu, Türkiye Cumhurbaşkanı’na reva görülen bu hakaretamiz muameleyi protesto etme yerine, olaydan hemen sonra, hiç birşey olmamış gibi koşa koşa Paris’e gitmiştir. Anayasamıza göre "Cumhurbaşkanı devletin başıdır", "Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korur" ve "Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini ve beraberliğini temsil eder." Böyle bir makamın uğradığı ağır muamele karşısında Davutoğlu’nun tam bir umursamazlık sergilemesi hayret vericidir.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda geçen hafta yaptığım konuşmada yukarda belirttiğim hususları açıkladıktan sonra Dışişleri Bakanı’na şu soruları yönelttim: "Paris’e gitmemeniz ve Cumhurbaşkanı Gül’e karşı yapılan ağır saygısızlığın yakışık almadığını dile getirerek bir tavır koymanız gerekirdi. Ne için gittiniz… Teşekkür etmek için mi? Yoksa Fransızlardan hesap mı sordunuz? Bu uyarılarımdan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?"
Davutoğlu bu sorularımı yanıtlayamadı… Davutoğlu’nun bu tutumuyla Fransa’ya verdiği mesaj, "Türk Hükümeti’ne karşı sıfır bedelli politika uygulayabilirsiniz" dir. Bu da, "Türk Hükümeti’nden karşılık ve tepki görmeden ona her istediğiniz hakarette bulunabilirsiniz" anlamına gelir.

Herhalükarda, Davutoğlu’nun sergilediği bu teslimiyetçi tutumun, Sarkozi’nin Türkiye’ye karşı giderek daha da pervasız hareket etmesine davetiye çıkartmaktan başka bir şey olmadığı görülecektir.
 
01.12.2009
 
 
 
.
..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder