16 Aralık 2017 Cumartesi

Oslo’da “Doğrudan Müzakere”nin 5’incisi Öyle mi? -

 
Oslo’da “Doğrudan Müzakere”nin 5’incisi Öyle mi? -
 
 
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü                            
Terörizm ve Terörizmle Mücadele
Oslo’da “Doğrudan müzakere”nin 5’incisi öyle mi?
Sadi Somuncuoğlu
20 Eylül 2011 Salı  tarafından yazıldı.
 
MİT’in Oslo’da siyasi iktidar adına PKK ile “Doğrudan” yaptığı 5’inci müzakereye ait ses kaseti ortalığı karıştırdı. Bundan önce de sadece Oslo’da, doğrudan 4
müzakere daha yapıldığı ortaya çıktı..

Buna göre taraflar şöyle: Başbakanlık müsteşar yardımcısı, Başbakan'ın özel temsilcisi ve şu an özellikle Türkiye'nin Orta Doğuda taraf olduğu krizlerde
arabuluculuk görevi yapan ekibin üyesi olduğunu söyleyen Hakan Fidan, MİT müsteşar yardımcısı Afet Güneş-KCK yürütme konseyi üyesi Mustafa Karasu ve
PKK'li Sabri Ok, Kongra-Gel başkan yardımcısı Zübeyir Aydar- Koordinatör ülke temsilcisi. (Kimliği bilinmiyor, ama İngilizce konuşuyor. Buna göre İngiliz,
Amerikan veya Norveç'ten biri olabilir.)
Bu tablo ne kadar aşağılayıcı, ürkütücü ve tehlikeli değil mi? Sanki iki devletin temsilcileri, üçüncü bir ülkenin arabuluculuğunda pazarlık yapıyor.
ABD- AB ikilisi tarafından terör örgütü olarak ilan edilen PKK ile Türkiye aynı konuma getirilmiş. Eğer arabulucu, bu ülkelerden biri ise, "ciğer kediye teslim
edilmiş" demektir. BOP haritasını hatırlayalım.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "müzakereler niçin kesildi" sorusuna; "Hem terör hem müzakere olmaz" cevabını vermiş. İlahi Davutoğlu; bir yandan yıllardır doğrudan ve dolaylı müzakereler sürüyor, öbür yandan terör artarak devam etmiyor mu? Şehit cenazeleri yurdun dörtbir yanına taşınmıyor mu? Anaların yürekleri yanmıyor mu? Terör hâmisi Barzani'nin kapısında yardım istediğinizde ve "abi" dediğinizde terör zirve değil miydi?

Başkaları da görüşüyor safsatası Ne zaman "Terör örgütüyle görüşülmez. Görüşme ve pazarlık onu meşrulaştırıp haklı konuma getirir, terörü azdırır. Terör tavizle beslenir, kuduz gibidir aman haa" denilse, devreye hemen malum akıl hocaları girdi. Halkın kafasını karıştırmak için "İngiltere, İspanya, bütün ülkeler görüşüyor da biz niçin görüşmeyecekmişiz" fetvaları verdi. Böylece felaketten başka bir sonuç vermeyeceği dünyaca bilinen, bizim 8 yıllık acı ve kanlı deneyimimizle sabit olan gerçeğin üstü örtüldü.
 
Tamamen farklı tarihi sebeplerden kaynaklanan İngiltere'de İRA, İspanya'da ETA terörü ile, milletimizden gizlenen müzakerelerin farklı iki özelliği var. Biri
görüşmenin terör yenilince, ikincisi aracılar vasıtasıyla yapılmış olmasıdır. Önce İRA'nın dış desteği kesilmiş, sonra devlet bütün gücüyle örgütün üzerine
gitmiş ve yenmiştir. Sonra silahların nasıl teslim edileceği, terör elemanlarının durumunun ne olacağı ve İngiltere'nin takdir ettiği konularda
hangi düzenlemelerin yapılacağı konuşulmuştur.
İspanya'da ise: ETA 22 Mart 2006'da süresiz ateşkes ilan etmiş, bunun üzerine sosyalist Başbakan Zapatero, 29 Haziran'da meclis konuşmasında, ETA ile diyalog başlatmaya hazır olduğunu söylemiş, barış görüşmelerinin başlaması için ETA'nın ateşkese sadık kalmasını şart koşmuştu. 30 Aralık saldırısıyla ateşkes sürecini bozan ayrılıkçı ETA örgütüne görüşmeler konusunda fazlasıyla iyimser davranmakla "bariz bir hata" yaptığını kabul eden İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero, "halktan özür dilemiştir".
Sonra da İngiltere gibi ETA'nın dış desteklerini keserek, tavizsiz bir şekilde üzerine gitmek suretiyle örgütü çökertti. Terörü kınamadığı için bölücü BATASUNA partisini kapattı, milletvekili ve yöneticilerini tutuklattı. AİHM'e giden davayı da İspanya kazandı.
 
Böylece iki ülkede de terör bitirildi.
Siyasi iktidar müzakerelerden ne bekliyor?
 
Siyasi iktidar PKK ile müzakerelerden ne bekleyebilir? Akan kanı durdurmak, terörü bitirmek değil mi? Peki terör ne zaman biter? Hedefine ulaşınca. Hedefi
ise malum; önce devlete ortak olmak, sonra bağımsız devlet kurmak.
PKK, terör ve müzakerelerle hedefine yaklaştığını, hele devleti sarsacak tavizler ve vaatler almanın, meşrulaşmaya, morali yükseltmeye ve örgütü
güçlendirmeye yaradığını çok iyi biliyor. 2002'den başlayan "Kürt açılımı" ile Çankaya'ya, devletin temellerine dayandığına inanıyor.
AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, 40'dan fazla düzenleme yaptık, bir ana dilden eğitim kaldı, ama terör durmuyor diyor. Bu hayret ifadesi bilgisizlikten olabilir mi?
Sonuç: Yasalarımıza göre terör örgütünü övmek suçtur. Övmek ise onu haklı görmek demektir. Hele anayasayı PKK mutabakatına göre yapma söylemleri daha ağır suçtur.

Sadi Somuncuoğlusadisomuncuoglu@yahoo.com
Uzmanın Diğer Yazıları

  Yasa İle Ülkemiz Bölünemez!
  Haçlı Projesinde Türkmenler
  “Çözüm Süreci”nin Tılsımı
  Hak-Hukuk Tanımayan Batı Siyaseti!
  Suriye Türkleri Ateşe Atılmamalı
  PKK’dan sonra AB “ev ödevleri”
  Elimizle Gelen Çifte Bela
  Teröristbaşı’yla “mutabakat” meselesi
  2023 ve 2071 Vizyonu Ne Demek?
  Bir olan millet nasıl bölünür?
  Oslo’da “Doğrudan müzakere”nin 5’incisi öyle mi?
  AB’nin Güneydoğu Projesi 1 : Önce azınlık, sonra ayrı bir ulus...
  AB’nin Güneydoğu Projesi 3 : Ayrı bir halkın hukuki altyapısı
  AB’nin Güneydoğu Projesi 1 : Önce azınlık, sonra ayrı bir ulus...
  Ölümsüzleşen dava adamı Elçibey
  “Demokratikleşme”nin bedeli ve ürkek MGK
  Erdoğan’ın Kıbrıs atağının arkası
  Silivri başka, PKK-KCK-BDP-DTK bambaşka
  Bir Eski MİT Müsteşar Yardımcısının Güneydoğu İçin Bir Yol Haritası
 
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2011/09/20/6305/osloda-dogrudan-muzakerenin-5incisi-oyle-mi
 
***

PKK’NIN BUNDAN SONRA İZLEYECEĞİ STRATEJİ VE HALİ HAZIRDAKİ DURUMU

 
PKK’NIN BUNDAN SONRA İZLEYECEĞİ STRATEJİ VE HALİ HAZIRDAKİ DURUMU
 
01.07.2007 03:55
 
 
Bildiğiniz üzere PKK terör örgütü Kuzey Irak’ta yaşanan otorite boşluğu yüzünden ve en önemlisi Barzani ve Talabani’ye bağlı peşmergeler tarafından açık bir şekilde korunmakta ve kollanmaktadır. PKK’nın Kuzey Irak içlerinde ve Irak’ın önemli merkezlerinde barınma, saklanma, lojistik ve toplanma merkezleri mevcuttur. Genelkurmay’ın Kuzey Irak’a yapacağı
 
SINIR ÖTESİ HAREKAT planlarından çok çok önce örgüt militanları Irak’ın içlerine çekilerek burada bulunan bürolarında peşmerge görüntüsü altında normal faaliyetlerine devam etmektedir. Dolayısı ile TSK’nın sınır ötesine yapacağı bir harekatta bize göre olumlu sonuçlar alınması bu ve aşağıda detayları ile açıklanan sebeplerden dolayı pek mümkün görünmemektedir. Kaldı ki düzenli askeri birliklerle hep söylediğimiz gibi bölücü örgüte yönelik net sonuçlar alınması da yine aynı şekilde çok zor görünmektedir. Bölücü örgütün gerek sınırdan intikal eden gerekse güneydoğu’da çeşitli coğrafi bölgelerde geçici barınma noktalarından eylem yapan 3,500 – 5,500 arası bir militan mevcudiyeti vardır. Bu rakam zaman zaman artmakta zaman zaman azalmaktadır. Bu tamamen Irak’tan aldmış olduğu lojistik desteğe göre değişmektedir. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi Irak ve İran’la olan sınır boyumuzda bir güvenlik zaafiyeti bulunuyor. Hatta daha önce bu konuda çeşitli basın & yayın organlarında örgüte bağlı militanların sınırdan katırlarla mühimmat taşıdıkları ve ticaretini yaptıklarına ilişkin video kayıtları yayınlanmıştı. PKK’ya bağlı HPG grubu şu anda sınır içinde belirli bölgelerde barınak ve yiyecek depolamış ve sürekli yer değiştirerek askerimizin kontrol alanından çıkmak sureti ile temas ihtimalini sürekli azaltacak manevralar yapmaktadır. Küçük gruplar halinde — genelde 7-8 kişilik —- intikal yaptıklarından ve bölgeyi de çok iyi bildiklerinden arazi arama & tarama faaliyeti yapan askerimizden rahatlıkla kaçarak gizlenmektedir. PKK’ya karşı eğer bölgede tam bir kontrol sağlanmak isteniyorsa bize göre bölgeye
 
TERÖR KONUSUNDA UZMAN EĞİTİMİ OLAN BİR ANTİ-TERÖR GÜCÜ’nün mutlaka sevkedilmesi lazımdır.
Çemberin en önünde yer alacak bu güce diğer komando birlikleri geniş çember içerisinde kuşatma – sarma manevraları ile destek verebilir. Ama önemli olan bu KONTR-TERÖR GÜCÜ’ nün bölgeyi tam bir kontrole alması ve gerilla savaşı uygulayan bölücü örgüte anti-gerilla taktikleri ile karşılık verilmesidir. Bunun yanı sıra daha da önemlisi bir an önce PKK’nın yurt dışında bizim tespitlerimize göre 384 civarı sivil toplum örgütü maskesinde irtibat ve yönetim bürosu bulunuyor. Aşağıda ülkelere göre  dağılımını görebilirsiniz.
 
YURT DIŞINDA STK GÖRÜNÜMÜNDE PKK BÜROLARI TOPLAM
 
Bu STK görünümündeki bürolar sayesinde PKK, uyuşturucu ticareti, kara para aklama, silah kaçakçılığı, fuhuş ticareti, haraç toplama, yasadışı göçmen ticareti çeşitli organize suç’ları yürütmekte ve ne yazıkki ilgili ülkelerin istihbarat ve emniyet birimleri tüm bu faaliyetleri bildikleri halde örgüt yönetimi ile yaptıkları ikili anlaşmalar nedeniyle göz yummaktadır. Alınan gizli karara göre PKK bu ülkelerde terör eylemi yapmayacak karşılığında örtülü olarak örgüte bu faaliyetleri konusunda göz yumulacaktır. Daha önce defalarca Türk Güvenlik birimleri bütün delilleri ilgili ülke makamlarına sundukları halde somut bir yardım ve iş birliği sağlanamamıştır. Avrupa’da örgütün üst düzey isimleri ellerini kollarını sallayarak gezmekte ve buralardan sağlanan nakit para ile başta ABD olmak üzere müttefik ülkelerinden silah ve mühimmat satın almakta ve Irak’ta örgüt militanlarına verilmektedir. Tüm bu faaliyetler ve örgütün üst düzey isimlerinin adres bilgileri ve faaliyetleri ilgili ülkelerin istihbarat birimleri tarafından iyi bilinmektedir. 
 

 
TERÖR Örgütü’nün dönemsel olarak şu ana kadar yaptığı faaliyetlere bakacak olursak; 
MAYIN PATLAYICI:    264
ÖNCEDEN TESPİT:  189
İNFİLAK EDEN  :       75
TOPLAM EYLEM         :       528 
 
 
Olduğu görülecektir. Bu kapsamda bakıldığında örgüte yönelik imha sürecinde sadece konunun Irak ayağı’nın sonuca ulaşması da tam anlamı ile örgütün imhasına yetmeyecek bir perspektif vermektedir. Öncelikle ilgili ülkeler bazında çok kapsamlı bir işbirliğine gidilmesi ve örgütün öncelikle bu ülkelerde gördüğü örtülü desteğin pasifize edilmesi ve tüm üst düzey militanların bir an önce ülkeye getirilerek yargılanmasını sağlayacak adımların bir an önce atılması gerekmektedir. Bu sağlanamadığı takdirde özel anti-terör birliği gibi sorunu çözecek bir dinamik gücün bu ülkelerde görev verilmesi elzemdir. Böyle bir ANTİ-TERÖR GÜCÜ’nün iyi eğitilmiş ve her türlü lojistik desteği almış halde ilgili ülkelerdeki örgüt faaliyetlerini planlı bir şekilde etkisiz hale getireceği bize göre en olası çözümdür. Zira bu ülkelerde ki zihniyet halen ve maalesef bu örgütün bir TERÖR ÖRGÜTÜ OLMADIĞI BİR ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ VEREN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI şeklinde olduğu yönündedir. Bu nedenle siyasi irade nin bu kapsamda yapabileceği bir çözüm de son derece azdır. Eğer örgütün beyni durumunda bulunan bölücü başıları ülkeye bu dinamik güç eliyle getirilip yargılanırsa Kuzey Irak’ta bir KAOS yaşanacak ve örgütün eli-ayağı kesilmiş, karar organları da pasifize edilmiş olacağından örgütün TAM ANLAMI İLE İMHASI’da bölgesel bir ANTİ-TERÖR GÜCÜ ile nokta operasyonlarla sağlanabilecektir. Aksi takdirde düzenli ordu ile yapılabilecek bir sınır ötesi harekatın şu saat itibari ile sadece boşalmış kampları bombalamaktan öte bir yararı bize göre yoktur. Daha doğrusu tam anlamı ile bir pasifizasyon sağlanmış olmayacaktır. Ancak, örgüte yönelik topyekün bir baskı kısıtlı da olsa sağlanabilir. Örgütün beyin takımına yapılacak bir imha harekatı ile sınır içinde seyyar vaziyette sürekli intikal durumunda bulunan küçük örgüt grupları da hem ellerinden hem gözlerinden mahrum bırakılacağından bunların da TAM ANLAMI İLE İMHASI daha da kolaylaşacaktır. Tabi bu tür faaliyetin ilgili ülkeler nezdinde mutlaka bir sorun yaratacağı da muhakkaktır. Fakat örgütün tam anlamı ile imhası düşünülüyorsa örgütün SİYASALLAŞMA FAALİYETLERİ’nin daha da artması beklenmeden böyle bir direnişi göze almak mutlaka gerekmektedir. Örgütün Irak’ta ki faaliyetlerinin tam anlamı ile çözülmesi için de mutlaka bölgede tam donanım istihbarat birimlerinin örgüt elebaşılarını ve faaliyetlerini çok yakından takip etmeleri ve nokta operasyonlar için teyid edilmiş ve doğru bilgileri ilgili görev gücüne an be an vermeleri de çok önemlidir. Zira şu anda BARZANİ VE TALABANİ GÜÇLERİNE bağlı peşmergeler örgüt elemanlarına hem lojistik hem barınma hem de silah konusunda destek vermektetir. Alınan istihbaratları peşmergeler kanalı ile örgüte sürekli iletmektedir. Bu nedenle bölgede örgüte bağlı tüm unsurların faaliyetlerinin istihbaratı çok iyi bir şekilde saptanmalı ve bölgede bulunan PKK tarafından yeni açılan veya açılmakta ve kullanılmakta olan tüm bina ve irtibat büroları da çok iyi tespit edilmelidir. PKK son zamanlarda PROPAGANDA FAALİYETLERİ’ni artırmış bulunmaktadır. Aşağıda MED TV (ROJ) nin bu konudaki çalışmaları hakkında bazı bilgiler yer alıyor. 
 
MED – TV’NIN ETKI VE ISLEVLERI 
 
Sedat LACINER “Ben bazen HADEP Altindag ilce binasina giderim. Orada surekli takip edilen MED-TV’yi izledigimde Ocalan’in yakalanmasini protesto icin yakma, yikma, eylem, bombalama yapilmasi talimatlari verilmekteydi. Ben de MED-TV’nin bu yayinlarindan etkilendim.” Kalader Beydilli, MED-TV’den etkilenerek Ankara’da bir araca molotof kokteyli atan sahis[1] 
 
Özet 
 
PKK Turkiye’ye karsi yuruttugu dogrudan terror eylemlerinin basarili olamayacgini anlayinca diger araclari kullanmaya yonelmistir. Medya Turkiye’nin PKK’ya karsi mucadelesini zayiflatacak en onemli arac olarak on plana cikmistir. Ortadogu ve Avrupa’da bir cok ulkeye yayin yapmaya baslayan MED-TV ise bu surecte hayati bir rol oynamistir. Boylece PKK, televizyon yayinciligini terrorizmde arac olarak kullanan ilk orgutlerden (belki de ilk) biri olmustur.Bu baglamda bu makale MED-TV’nin PKK’nin yeni stratejisi icindeki islevlerini ele alacaktir.Calisma MED-TV’nin PKK’nin gercek hedeflerini gizledigini ve terror orgutunun bir televizyon sirketine sahip olmanin tum avantajlarindan yararlandigini belirtmektedir. Yazar, tum bunlara ek olarak, Turkiye ve diger devletlerin televizyon yayinciligi ve uzay iletisim araclarinin terror olaylarinda kullanilmasi konusunda isbirligi yapmalari gerektigini savunmaktadir.
 
 GİRİŞ 
 
Uzun yillar klasIk bir teror orgutu olarak faaliyet gosteren PKK diger bir cok orgute ‘nasip olamayacak’ imkanlara kavusmus ve Turkiye’nin tum engelleme cabalarina karsin uluslararasi alanda genis bir destek bulabilmistir. Bu destek 1990lar’in ilk yillarinda PKK’nin siyasallasma surecine girmesini saglamis, siyasallasmanin en onemli kolu olarak da medya alanindaki girisimler gorulmustur.[2] Aslinda PKK uzunca bir sure kendi medyasini yaratmaya calismistir. Oncelikli olarak ulusal ve uluslar arasi basini yanlis bilgilendirme ve yonlendirmeler yoluyla gayri resmi bir medya kanali olusturmaya calisan orgut ardindan kendi gazete ve dergilerini cikarmaya baslamistir. Firsatini buldukca yasal, yasaklaninca da kacak yollarla yayinlarini surduren PKK bu yayinlarinda uclu bir hedef belirlemistir: 1) Taraftar toplamak, 2) Eylemlerini mesrulastirmak, 3) Devleti kotulemek. Bu hedeflerden ilki taraftar ve sempatizan olabilecek kisilere donuk olarak Turkce ve Kurtce yayinlarda on plana cikarken ikinci hedef daha cok tarafsiz ve uluslararasi kamuoyuna donuk olmustur. En son hedef ise her turlu yayinlarda goze carpmistir. 1980ler’in sonuna gelindiginde gazete ve dergilerine kaset ve kitaplari da ekleyen PKK, ayri bir dil olusturmaya ozel bir onem vermistir. Kurtce sozlukler ve diger temel eserler yazilmasini tesvik eden orgut, ayri bir dil yaratmaya calisarak adeta ayri bir ulusun var oldugunu kanitlamaya calismistir. Ayri bir dile ek olarak ayri bir tarih yazimi da ortaya cikmistir. Kurtlerin buyuk ve farkli bir millet oldugunu iddia eden orgut yayinlari bildik goruslere alternatif bir Kurt tarihi ortaya cikarmaya calismislardir. Hemen herseyi “Kurtlestiren” bu yaklasima gore Kurtler yeryuzunun en buyuk medeniyetlerinden birini kurmus cok buyuk basarilari olan bir millettir. Hatta Sumerler, Hititler ve onlardan sonra gelen bir cok millet de Kurttur.  Bu propaganda calismalari icinde oyleleri vardir ki Turklerin, Kurtlerin bir kolu oldugunu dahi iddia eder.[3] Ilk basta sasirtici gorunen bu gelismeler su ana kadarki ulus yapama ve ayrilikci hareketler deneyimi dikkate alindiginda aslinda hic de yeni degildir. Tarihte gorulen en son milliyetci ve ayrilikci hareketlerden olan Kurtculuk de kendisinden onceki orneklere oykunmus, onlar ne yaptiysa aynisini yapmaya calismistir: birlestirici yonu zayif olan, olmek uzere olan, olmayan ya da olu bir dili canlandirmak[4], ona ayri bir kimlik vermek, ayri bir millet kimligi olmayan, mevcut kimliginin yeterince farkinda bulunmayan ya da baska bir etnik gruba bagli bir toplulugu ayri bir millet olduguna inandirmak vd.[5] 1980ler’in sonlarinda PKK bu stratejisinde ciddi noksanlar gormustur. Ilk olarak silahli mucadele ile amaca ulasilamayacagi anlasilmistir. Her seyden once bolgede yeterli halk destegi yoktur. En onemlisi, PKK’ya gore, modern milliyetcilik anlaminda ayri bir Kurt milleti yoktur, izlenen yol takip edildikce yaratilma imkani da gozukmemektedir.[6] Ayrica Turkiye Cumhuriyeti her turlu kayba ragmen teroristler ile iletisim kanali olusturmamakta, ayrilikci hareketlerle, ne pahasina olursa olsun, sonuna kadar direnmektedir.[7] Tum bunlara ek olarak dis destek guvenilir degildir. Diger ulkelerin PKK’ya verdikleri destek sonuc alici turden degildir. PKK bu devletlerin asil amaclarinin bagimsiz bir Kurdistan kurdurmaktan cok PKK’yi ve Turkiye Devleti’ni kontrol altinda tutmak oldugunu gec de olsa anlamistir. Soz konusu tablo karsisinda PKK yonetimi ilk hedef olarak bolgedeki Kurtleri Turkiye disina tasimayi hedeflemistir. Kirsal kesimde modern bir ideoloji olan ayrilikci milliyetciligi yasatacak zemin bulamadigini anladigi icin orgut ilk hedef olarak sehirlerde, mumkunse en gelismis ulkelerde bir “Kurt diasporasi” olusturmayi secmistir. Aslinda bu secimden cok deneyimlerin bir sonucudur. Almanya ve diger Avrupa ulkelerine ekonomik ve diger nedenlerle ciddi bir goc yasanmasi ve bu gocmenler icinde nispeten hatiri sayilir bir PKK destekcisinin cikmasi PKK’ya yol gostermistir. Boylece 1980ler’in ikinci yarisinda orgut Kurt kokenli nufusu Turkiye disina tasimayi bir endustri haline getirmistir. 1988 ve 1989’da zirveye ulasan bu gocler sonucunda Avrupa’nin hemen her ulkesinde binlerce kisilik topluluklar olusmustur. Cogunlugu ekonomik nedenlerden bu ulkelere goc eden insanlar PKK’yi kullanmislar, ancak PKK’nin uzerlerindeki etkisi bir turlu kesilmediginden isteyerek ya da istemeyerek PKK’yi maddi ve diger alanlarda desteklemeye baslamislardir. Bu surec 1990lar boyunca hiz kesmeden devam etmis ve ilk gidenler icinde PKK’ya sempati duyanlar Turkiye’den cok farkli olarak PKK’nin ideolojik anlamda da yandasi olmaya baslamislardir.  Turkiye’den cocuk denecek yasta ayrilan kisilerde bu etki cok daha derindir. Gocler sonucunda PKK ciddi bir maddi kaynaga sahip olmanin yaninda Bati kamuoyunda daha buyuk bir etkiye de sahip olmustur. Cunku artik destekcilerinin bir kismi Ingiliz, Fransiz, Italyan ya da Alman vatandasidir. Bunlardan cok daha onemlisi entelektuel bir birikim PKK’nin kullanimina hazir bir sekilde gelismistir. Yabanci dillere hakim, ideolojik yonden Turkiye karsiti genc bir nesil ortaya cikmaktadir. Kisacasi PKK, 1990li yillarda klasIk saldiri metotlarini degistirmeye hazir bir hale gelmistir. Bu baglamda temel hedef olarak siyasallasma da belirgin bir hal almaya baslamistir. Bu konuda bazi Batili ulkelerin yonlendirmelerde bulundugu da aciktir. Siyasallasmayi hedefleyen PKK artik IRA ya da ETA’dan cok daha guclu bir orguttur. Bu surecte medyaya, ozellikle de televizyon yayinciligina onemli bir gorev dusmustur. MED-TV’nin kurulmasiyla birlikte orgutun siyasallasmasi acisindan en onemli asama da gerceklestirilmistir. Ozetle PKK teror orgutleri arasinda bugune kadar ornegi pek gorulmemis bir strateji izlemistir; Guneydogu Anadolu Bolgesi’nde tutunamayan, ya da istedigi noktaya ulasamayan orgut, kendi sempatizanini kendisi olusturuyor ve bunlari yurt disina yerlestirerek mucadelesini bu yolla yurutmeye calisiyordu. Bir benzetme ile aciklayacak olursak, Turkiye topraklari PKK’nin “yetistirmek istedigi ayrilikcilik bitkisi” icin uygun degildi. Boylece bu topraklarda tutunamayan PKK, goruslerini Turkiye’nin kendine ozgu sartlarindan uzakta, Avrupa, Ortadogu ve Kuzey Amerika’da Turkiye’nin sosyal, tarihsel ve kulturel ortamindan uzakta gelistirmeye calismistir. Bu donemde orgutun dis amaclarindan biri de dunyanin her ulkesinde en az bir kac bin PKK destekcisinden olusan bir lobi grubu olusturmaktir. Bu kisiler olabildigince bulunduklari ulkenin vatandasi olmaya calisiyorlar, bu yolla PKK’ya hem siyasî, hem askerî hem de malî destek sagliyorlardi. Kani Yilmaz’in 1994’te konuyla ilgili olarak yaptigi aciklama orgutun amaclarini ve ulastigi gucu gostermektedir: “1995 yilinda hedefimiz 10.000 Kurdu Avrupa’da egitmek. Avrupa’da on binlerce genc daglara gidip savasmak istiyor, biz de bunu sagliyoruz.”[8] Bunun yaninda bu kisilerin (ya da “PKK diasporasi”nin), olusan yeni strateji icindeki en onemli rolu PKK’nin olusturmaya calistigi “Kurt ulusu”nu kurmada ortaya cikmaktadir.  Buna gore PKK ortada modern anlamda bir Kurt ulusunun olmadigini kabul etmekte,[9] bunun icin adeta daha uygun bir ortamda, Turkiye disinda, dis etkilerden arindirilmis olarak yeni bir ulus “yaratmaya” calisiyordu. Ozellikle ikinci nesil uzerinde uygulanan bu projede yer alan Kurt asilli kisilerin buyuk bir kismi Turkiye’yi hic gormedikleri halde, Turkiye dusmanligi ile besleniyorlar, adeta Turkiye dusmanligi PKK’ca dizayn edilmis ‘yeni ulus’un ortak paydasini olusturuyordu.[10] Buna gore Paris, Berlin ya da Londra gibi metropollerde olusturulan kurs ve kamplarda cocukluktan itibaren yeni nesil oylesine bir programdan geciriliyordu ki henuz 14 – 15 yasindaki genc kizlar PKK’yi “ulusal direnis orgutu”, liderini de bir “kahraman” olarak gorebiliyorlardi.[11] Bu proje belli bir olgunluga ulasinca, MED-TV yeni ulus yaratma projesinin en onemli halkasi olarak gorulmustur. Sinir asan bir televizyon kanali olarak MED-TV orgutun hem Turkiye’deki mucadelesine destek olabilir, yeni bir sinerji saglayabilirdi, hem de genis bir cografyaya yayilmis olan sozde diasporanin bulunduklari toplumlarin icinde erimelerini engellerdi. Ornegin 1998 yilinda gorusulen bir PKK militani “artik koy koy gezmemize gerek kalmadi. Televizyon var. Bu isi daha kolay ve tehlikeye girmeden yapabiliyoruz” diyebiliyordu.[12] Yine PKK uzmani Ozcan’in verdigi bilgilere gore orgut 1990’larin sonunda koylere giderek propaganda yapmayi kesin bir sekilde yasaklamistir.[13] Cunku bu gorev artik MED-TV’ye verilmistir. Dahasi boyle bir kanal orgutun sesini dis dunyaya daha kolay duyurmasini da saglayabilirdi. Soz konusu hedefler ileride detaylandirilacaktir, ancak bu noktada belirtilmesi gereken nokta MED-TV’nin de icinde yer aldigi bu buyuk projenin PKK gibi gucu sinirli bir orgut tarafindan tasarlanip, uygulanamayacagidir. Soz konusu proje genis capli bir organizasyon, buyuk bir finansman, uzun yillar sonunda ulasilabilecek entelektuel bir birikim ve cok daha onemlisi genis bir uluslararasi destek ile mumkundur ve bu konuda MED ve MEDYA TV ornekleri son derece yararli ipuclari sunar.  Bu baglamda bu ornekleri daha iyi anlayabilmek bizlere PKK’nin gucunun sinirlari ve baglantilari konusunda da onemli bilgiler de sunmaktadir. Diger taraftan MED-TV, ornek olayi, PKK gibi orgutlerin faaliyetleri acisindan ele alindiginda, esi benzeri az gorulen bir faaliyettir ve teknolojinin gelismesi ile birlikte terorun ulasabilecegi guc konusunda teror ve siyaset bilimi disiplinlerine onemli katkilar saglayabilecek onemdedir. Ayrica PKK’nin bu alandaki faaliyetlerinin daha iyi anlasilmasi Turkiye’de son yillarin populer konusu olan Kurtce yayin konusunda daha isabetli analizlerin yapilabilmesine de katkida bulunabilecektir. Bu onemlerine karsin ne yazik ki MED-TV ve sonrasinda onun yerini alan MEDYA TV ve genel olarak Kurtcu ve Kurtce yayincilik konularinda kapsamli, bilimsel bir yayin bulunmamaktadir. Kitabin hic olmadigi ortamda makaleler de gazete yazilarindan ibarettir. Istisna diyebilecegimiz birkac yazi ise ideolojik ve duygusal calismalardir ve konunun teknik yonunden ziyade siyasî yonune deginmis tepkisel calismalardir. Bu konuda eser olmamasinin nedenlerine birkac cumleyle deginecek olursak en basta konunun siyasîlesmis olmasi gelmektedir. Bastan ‘yasak alan’ ilan edilen bu tur konular universite ve bagimsiz yazarlarin ilgi sahasina girmemektedir. PKK’nin bu tur yayinlara tepki gostermesi normal karsilanabilir, fakat toplumun ve devletin de bu alanda yapilan bilimsel calismalar karsisinda cekingen davranmasini anlamak guctur.  Cunku bu alan bos kaldigi muddetce bundan kârli cikan “karanlik gucler”dir. Kaybeden ise icinde bulundugu durumu dahi tespit etmekte gucluk cekecek olan devlet ve Turk toplumu. Bu alanda ciddi bir yayinin bulunmamasinin ikinci onemli nedeni ise kaynak sIkintisidir. Gazete haberleri ve birkac basin aciklamasi disinda materyalin bulunmadigi Kurtce yayincilik konusunda devlet de cekingen davranmakta ve arsivlerini propaganda amacli da olsa arastirmacilarin kullanimina sunmaktan kacinmaktadir. Orgutun belgelerine ulasmak ise daha zordur. MED-TV ve MEDYA TV ile ilgili bazi materyaller ise Turk arastirmacilarin ulasmakta sIkinti cektikleri Avrupa ve Kuzey Irak’a yayilmistir. Bu nedenlerle, zaten nimeti olmayan kulfeti cok olan boylesi bir arastirmanin bu kaynak sIkintisinin icinde oncullerinin olmamasi sasirtici olmasa gerektir. Bu cercevede MED-TV yayinlarinin ulusal ve uluslararasi alandaki etkileri ele alinacaktir. MED-TV’nin kurulusu, finans kaynaklari, diger ulkeler ile iliskileri baska bir calismanin konusu oldugundan soz konusu bilgiler uzerinde detayli bir sekilde durulmayacaktir. Makale MED-TV’nin etkilerini uc ana bolumde incelemektedir. Ilk olarak MED-TV’nin uluslararasi alandaki etkileri genel olarak, ve bolgeler itibariyle ele alinmistir. Ikinci bolumde ise Turkiye uzerindeki etkileri uzerinde durulacaktir. Islevsel etkileri ele alan son bolum aslinda daha onceki bolumlerde ele alinan etkilere de deginmektedir. Ancak bazi etkiler vardir ki genis bir sekilde detaylandirilmasi sarttir. Bu nedenle bu bolum daha buyuk tutulmustur. Yaziya gecilmeden once bu makalenin MED-TV donemi yani PKK’nin televizyon yayinciligini eylemlerinde kullandigi ilk yillar hakkinda oldugunu belirtmekte yarar vardir. Cunku MEDYA TV doneminde bazi degismeler yasanmistir. Bu donem baska bir yazida ele alınacak tır. 
 
I. ULUSLARARASI ALANDAKI ETKILERI 1. Genel Olarak 
 
MED-TV yayinda kaldigi sure boyunca, PKK propagandasinin onemli bir sac ayagini olusturmustur. Saygin kurulus ve toplantilara “dunyadaki tek Kurtce yayin yapan televizyonun temsilcisi” sifatiyla katilan kanal yetkilileri bir cok uluslararasi siyasî ve mesleki platformda kendilerinin azinlik dillerinin ender savunucularindan olduklarini iddia etmislerdir (Birlesmis Milletler, AGIT, Avrupa Parlamentosu, akademik platformlar, parlamentolar vb.).[14] “Masum bir sivil toplum kurumu” ya da “demokrasi savunucusu” gibi gorunen kanal bu iddialarini Turkiye dusmanligi ile suslerken, belli platformlarda kendiliginden olusan Turkiye karsiti lobinin de dogal bir uyesi halini almistir. Boylece dunya kamuoyunun onune hemen her kanaldan Turkiye dusmanligi sunulmustur. Turkiye’nin diplomatik yontemlerle kanali kapattirma calismalari etkili oluyor, kanali zor durumda birakiyorsa da, sonucta kamuoyu ve basin Turkiye’nin cabalarini azinlik dilinde yayin yapan, silahsiz, yasal bir televizyon kurumunun baski altina alinmasi olarak goruyor. Boylece PKK baska bir ortamda, hem de cok daha etkili bir sekilde goruslerini MED-TV sayesinde savunmus, hem de Turkiye’yi dunya kamuoyunda zor durumda birakmis oldu. MED-TV oylesine etkili bir arac sundu ki kanalin yayinda olmasi da, kapatilmasi da dogrudan ‘Kurt sorununu’ ve PKK’yi gundeme getirdi ve tartisilan terorun televizyon frekanslarina yonelmesinden cok, bir devletin televizyon yayinlarini sansurlemesi seklinde algilanmistir. Bu algilamada onyargilarin ve kotu niyetli cevrelerin rolu yadsinamaz. Fakat kolayca kabul edilecektir ki, bir devletin bir televizyon kanalini, ustelik baska bir ulkede yayin yapan uluslararasi bir kanali kapatmaya calismasi icinde bulundugumuz donem icin dunya kamuoyuna kolayca aciklanabilecek bir durum degildir. Bu anlamda PKK buldugu bu ‘yeni arac’ ile Turkiye’yi ciddi anlamda zora soktugu ve bu konuda hazirliksiz yakalanan Turkiye’nin, birazdan deginecegimiz hatalari kolayca yaptigi soylenebilir. MED-TV’nin bir diger etkisi de PKK’nin uluslararasi arenada mesrulastirilmasina katki saglamasi olmustur. Uzun sure tek Kurtce yayin yapan televizyon kanali oldugundan, MED-TV, “tum dunyadaki Kurtlerin tek temsilcisi” oldugunu iddia etmistir. KYB, Kurdistan BirlesIk Islami Hareketi gibi bazi Kurt gruplarin acik destegini de aldigini belirten orgut, bu sayede gucunun cok otesinde bir temsil gucune kavusmustur.[15] Bu durum diger Kurt gruplari tarafindan kabul edilmemisse de, MED-TV’nin bircok yayini Kurtlerin gorusu olarak cok sayida platformda kabul gormustur. MED-TV yayincilik dunyasinda ve itibarli bir cok ortamda PKK’nin goruslerini daha yumusak bir dil ve uslupla dillendirmeye baslamistir. Kasim 1998’de New York’ta, Birlesmis Milletler (BM) tarafindan duzenlenen BM Ucuncu Dunya Televizyon Forumu buna guzel bir ornektir. BM’nin New York’taki merkezinde duzenlenen ve acilis konusmasini BM Genel Sekreteri Kofi Annan’in yaptigi bu toplantida MED-TV’yi Hikmet Tabak temsil etmistir. Tabak soz konusu toplantida “Bizler yillardir dili ve kulturu yasaklanmis bir milletin tek televizyon kanaliyiz” diyerek, hem MED-TV’yi mesrulastirmanin yollarini aramis, hem de Birlesmis Milletler gibi saygin bir platformu kullanarak Turkiye’yi karalamaya calismistir.[16] Tabak’a BM gezisi esnasinda MED-TV’nin avukatlarindan Louis Charalambous da eslik etmis ve bu ikili New York seyahatlerinde sadece BM degil, ABD Kongresi ve Hukumeti odakli olarak calismistir. Kongre’den John Porter ile gorusen ikili ABD’li bazi yetkililerin de sIki takibi altinda televizyon kanallarini ve bildik goruslerini anlatmislardir.[17] MED-TV’nin ozellikle Avrupa’da duzenlenen uluslararasi toplantilarda Turkiye’yi aciktan sucladigi da bilinen bir gercektir. Buna bir diger ornek de 18 Kasim 1998’de Galler’in Swansea kentinde, Galler Universitesi’ne bagli University of Swansea tarafindan duzenlenen “Medya ve Azinlik Dilleri” adli konferans olmustur. Bu konferansta da benzeri soylemlerini tekrarlayan kanal yoneticileri bir kez daha Turkiye’yi uluslararasi camiaya sIkayet etmislerdir. Ayni sekilde Lizbon’da duzenlenen AGIT toplantisinda MED-TV, Turkiye’ye saldiri icin hem bir arac, hem de bir ‘bahane’ olarak kullanilmistir.[18] MED-TV her karsilastigi sorunda Turkiye’yi suclarken, bu sorunlari gerekce gostererek Turkiye’nin Avrupa Birligi’ne (AB) alinmamasi icin son derece etkili kampanyalara da imza atmistir. Bu baglamda orgutun ve MED-TV’nin ozellikle altini cizdigi nokta Turkiye’deki catismalarin Avrupa’nin yanlis politikalari nedeniyle daha kotu bir hal aldigi, diger bir deyisle Turkiye’yi “anti demokratik uygulamalari” icin Avrupali devletlerin cesaretlendirdigi yonunde olmustur. Ornegin Abdullah Ocalan bu televizyonda Avrupa’ya donuk olarak yapmis oldugu konusmalarinda Turkiye’nin “Kurt sorunu”nda izledigi politikalar nedeniyle Avrupa’dan baski gormesi gerektigini sIkca vurgulamistir.[19] MED-TV’ye dusen ise bu iddialari olabildigince cok dile getirmek ve AB organlarina tasimak olmustur. Ornegin MED-TV’nin karsilastigi sorunlar bahane edilerek Avrupa Parlamentosu’na yazilan bir yazida su ifadelere yer verilmistir:  “Avrupa Komisyonu hazirladigi ‘Agenda 2000’AB’ne uyelik sarti olarak aday ulkelerden demokratik bir duzeni garanti edecek kurumsal istikrari, hukukun ustunlugunu ve azinliklara saygiyi talep ediyor. Bir azinlik dili yayincisi olarak MED-TV AB’nin bu kriterleri tipki Orta ve Dogu Avrupa ulkelerine uyguladigi gibi Turkiye’ye karsi, Turkiye’deki Kurtler’in haklariyla ilgili olarak ayni sekilde uygulamasini talep ediyoruz. Su ana kadar Turkiye – AB iliskilerinde Turkiye’nin stratejik konumu dikkate alinarak insan haklari sorununun entegrasyon yolu ile cozulebilecegi, bu nedenle onkosul sayilmamasi gerektigi belirtildi. Biz, belirtilen kriteryalarin Turkiye ve diger ulkeler icin ayri ayri uygulanmasini hayal kirici buluyoruz. … Cok aciktir ki Turkiye’nin insan haklari karnesi AB standartlarinin oldukca altindadir. Insan haklari konusunda Turkiye’ye yapilacak zorlamalarin bu konuda buyuk katki saglayacagina inaniyoruz.”[20] Uluslararasi orgutlerin ve resmi platformlarin disinda orgut, MED-TV gibi kuruluslarini meslek dernekleri kurmaya ve halihazirda kurulmus olan ulusal meslek kuruluslarina katilmaya tesvik etmistir. Bundan amac sivil kanallardan goruslerini Alman, Fransiz, Ingiliz ve diger Avrupa ulkeleri kamuoylarina ‘daha tarafsiz’ bir gorunum altinda verebilmek olmustur. Kurdistan Gazeteciler Birligi (Union of Journalists from Kurdistan) bu konuda iyi bir ornektir. Birlik Baskani Cahit Mervan, MED-TV’nin kapatilma kararinin gorusuldugu gunlerde ‘gazeteci’ kimliginden de yararlanarak icinde bulundugu platformu sonuna kadar kullanmis, tum Ingiliz medyasini Turkiye aleyhinde bilgilendirmis ve ‘meslektaslarini’ MED-TV’nin kapatilmasina karsi direnmeye cagirmistir. Bu cagrilar hepten karsiliksiz kalmadigi gibi, meslek dayanismasinin dogal bir sonucu olarak NUJ (National Union of Journalists), yani Ingiliz Ulusal Gazeteciler Birligi gibi meslek kuruluslari Turkiye’yi yakin takibe almislardir. Duzenli olarak Ingiltere’deki PKK yanlisi dernekler tarafindan bilgilendirilen NUJ, ozellikle Turkiye’deki basin ve ifade ozgurlugu uzerinde durmustur. Bu konuda KHRP ve PKK sempatizanlari tarafindan kurulan gazeteci ve yazar dernekleri ile sIki bir isbirligi icinde olan NUJ, Ozgur Gundem gibi PKK’ya destek veren gazetelerin karsilastigi kapatma cezalarini en kisa zamanda Ingiltere ve Avrupa gundemine getirmistir. Bu ve benzeri kurumlarin iliskileri sadece meslek orgutleri araciligiyla da olmamistir. Herhangi bir sIkintida, bu tur dernekler, orgut taraftarlarinca mektup ve faks yagmuruna tutulmus, boylece kamuoyundan bu yonde bir talep oldugu izlenimi verilmeye calisilmistir. 
 
2. Avrupa’daki Kurt Kokenli Gocmenler Uzerindeki Etkisi 
 
MED-TV yayinda oldugu donemde Avrupa’daki gocmen ve siginmaci Kurtler uzerinde buyuk bir etki olusturmustur. Artik PKK’nin ev ev dolasip goruslerini anlatmasi gerekmemektedir. Evlerin oturma odalarina kadar giren ve her yas grubundan insana hitap edecek programlar hazirlayan ve bu programlarin arasina PKK propagandasini sIkistiran MED-TV, umulmadik kisileri PKK’ya baglamis, en azindan Turkiye karsiti bir hale getirmeyi basarmistir. MED-TV canak anteni olan herkes tarafindan izlenebildigi icin Ingiltere’deki Turk toplumu uzerinde de olumsuz etkileri olmustur. Ornegin yaklasIk 30 yildir Ingiltere’de, Londra disinda bir sehirde yasayan ve donercilik yapan bir kisinin bu yayinlar ile birlikte nasil Turkiye aleyhtari bir konuma cekildigini bu satirlarin yazari bizzat gozlemlemistir. Daha onceleri siyasî konulardan haz almayan ve her firsatta Turkiye’yi yabancilara karsi savunan Kurt kokenli bu sahis, “yayinlar ile birlikte gozunun acildigini ve gercekleri gormeye basladigini” defalarca tekrarlayip, cevresinde PKK’nin dogal bir temsilcisi gibi davranmaya baslamistir. Benzeri bir etki ozellikle Kuzey Londra’da gozlenmistir. MED-TV’nin genc nesiller uzerindeki etkisi ise daha once de belirtildigi gibi cok daha yikici bir duzeyde olmustur. MED-TV’nin etkisi sadece Turkiyeli Kurtler ve Ingiltere’deki gocmenler uzerinde olmamis, MED-TV diger Kurt gruplar arasinda da PKK’ya buyuk bir avantaj saglamistir: MED-TV sayesinde PKK bazi cevrelerce tum dunyada Kurtler’in tek temsilcisi gibi algilanmaya baslanmis ve Kurtler ile ilgili bir cok toplantiya MED-TV yetkilileri “yeryuzundeki tum Kurtleri temsilen” katilmislardir. Bu da dogal olarak, yukarida da deginildigi uzere, diger gruplari rahatsiz ederken[21] PKK’ya gucunun otesinde bir temsil gucu vermistir.
 
 3. Kuzey Irakli Kurtler Uzerindeki Etkisi: KTV, KurdSat 
 
Suphesiz PKK’nin televizyon yayinciligi alanina girmesi en cok Kuzey Irak’ta etkili olmus, bu bolgedeki dengeleri yakindan ilgilendirmistir. PKK televizyon kanali sayesinde kendisini “tum Kurtler’in temsilcisi” olarak gostermeye baslamistir ki, bu iddia dogal olarak diger Kurt gruplarin buyuk capli tepkilerine neden olmustur. Hatta bazi gruplar MED-TV’ye yasaklama getirmek istedilerse de bunu basaramamislardir.[22] Bunun uzerine PKK’nin televizyon sayesinde nasil bir ustunluk sagladigini fark eden rakip gruplar da yarista yerlerini almanin zamaninin geldigi kanaatine ulasmislardir. Bu cabalarin sonucu olarak, 2000 yili sonu itibariyle Kuzey Irak’ta yayin yapan Kurtce televizyon sayisi 30’u bulmustur. Bunlarin ikisi disinda geri kalanlari yerel kanallar ve kanal sayisindaki artista en onemli faktorler ulus devlet olma cabasi ve PKK’nin bu konuda kat ettigi yol olmustur. KTV Huseyin Tahiri’ye gore, yayinda oldugu donemde MED-TV ve sonrasinda yerini alan MEDYA-TV Kuzey Irakli Kurdistan Demokrat Parti’nin (KDP) Ingiltere’deki varligina buyuk bir zarar vermis, hatta Kuzey Irak’taki konumunu sarsmistir.[23] MED-TV’nin bu basarisi, biraz once de belirtildigi uzere dogal olarak diger gruplari da harekete gecirmistir. Boylece 1999’un son gunlerinde KDP, Salahaddin merkezli olarak, eski bir otelden cevrilme bir binada uydudan 70 ulkeye yayin yapabilecek bir kanal kurmustur: KTV.[24] Ingiltere saatiyle 17:00 ile 19:00 arasinda yayin yapan KTV Eutelsat (W2), 16 derece dogu, 11, 163 GHZ, Horizantal uzerinden yayinlarina baslamistir.  KTV’nin Baskani Sami Abdurrahman, daha ilk gunlerden itibaren KTV olarak amaclarindan bir tanesinin de Kurt toplumunun Ocalan hakkindaki gercek ve objektif goruslerini tum dunyaya aktarmak oldugunu soyluyordu.[25] Bu sozler iki grup arasindaki cekismeyi acikca ortaya koymaktadir. Ayrica Barzani MED-TV’den duydugu rahatsizligi her firsatta dile getiriyordu.[26] The Washington Post’un iddialarina gore KTV, Turk teknisyenlerin yardimi ve Turkiye’nin lojistik destegi ile kurulmustu.[27] Turk makamlari bu iddiayi acik bir dille dogrulamadiysa da Disisleri Bakanligi kanalin yayina gecmesinden duydugu memnuniyeti acikca dile getirdi.[28] PKK, KTV’yi Turkiye tarafindan PKK’ya karsi kurulmus bir televizyon olarak nitelerken, taraftarlarindan bu kanal aleyhinde calismalarini da istemistir. MED-TV’nin eski direktoru Hikmet Tabak, ‘Bu istasyonun Kurtler’i bolmesinden ve Turkiye’nin bu is icin kullandigi bir arac olmasindan korkuyorum’ demistir.[29] PKK’nin, KTV sonrasinda sergiledigi ‘panik’ havasi MED-TV gibi yayinlarla mucadelede en etkin yol konusunda da bazi isaretler vermektedir. KTV’nin PKK karsisinda agirligini koyamadigi, buna ragmen buyuk bir endiseye yol actigi dusunulecek olursa Turkiye’nin Kurtce yayin konusunda agirligini koymasi halinde tablonun nasil degisecegi tahmin edilebilir. Belirtilmesi gereken bir diger nokta da PKK’nin KTV’ye karsi hislerinin karsiliksiz olmadigi, KTV’nin PKK’yi acikca hedef aldigidir. Genel Yayin Yonetmeni Karuhan Akce, MED-TV’nin ve sonrasinda MEDYA TV’nin PKK’nin sesi oldugunun farkinda olduklarini belirterek PKK’nin televizyon kanallarini acikca suclamistir: “Bizim halkimiz PKK’dan zarar gordu, koylerimiz yakildi yikildi. MED TV ciddi bir yayincilik yapmiyor, sadece PKK’nin propaganda faaliyetini yurutuyor. Biz tum Kurt halkinin gelecegi icin tarafsiz yayin yapiyoruz.”[30] KTV Kurtce, Arapca ve Suryanice olarak yayinlarina devam etmektedir. Karuhan Akce 2000 yili Kasim ayinda yaptigi aciklamada KTV’nin Turkce’de de yayina gececegini aciklamistir. Kanal ilke olarak yabanci yapim yayinlamama kararini almis, yayinlar haberler, belgeseller, diziler, filmler, tartisma programlari ve muzik programlari spektrumunda devam etmistir. Bu arada Barzani’nin bolgesinde canak antenlerin yonunun MEDYA TV’ye cevrilmesinin yasaklandigi da iddialar arasindadir. KurdSat MED-TV’nin etkisi sadece KTV ile sinirli kalmamis ve MED-TV yaptigi yayinlar ile bir anlamda Kurdistan Yurtseverler Birligi’ni (KYB) de kendi kanalini kurmaya zorlamistir.[31] Boylece KYB de 31 Aralik 1999’da kendi uydu televizyonu olan KurdSat’i Suleymaniye (Kuzey Irak) merkezli olarak kurmustur. Mart ayinda deneme yayinlarini surduren kanal, Haziran 2000’de duzenli yayina gecerken, kanalin sIkca yeniledigi slogani “Kurdistan halkinin sesi” olmustur. Bu televizyonun yayinlarinda de genis bir Kurdistan hayali acikca gorulebilir. MEDYA TV ile ayni kanalda yer alan KurdSat’in yayinlari 2000 yili basi itibariyle gunde uc saatti. Yayinlar Ingiltere saatiyle 20:10’da baslayip 23:10’da sona ermekteydi ve deneme yayinlarinin sonunda yayinlar 19:00’da baslarken 24:00’de bitmeye baslamistir ve yetkililer yayin suresini uzatma hedefini hâlâ sakli tutmaktadir.[32] Kanal Ingiltere’de Eutelsat Hotbird 5 uzerinden, W2 16 derece dogu yonunden, 11489.2 MHz/X frekansi uzerinden yayinlarina baslamistir.  Programlar haber, eglence, kultur ve cocuk egitimi olmak uzere dort ana baslik altinda toplanmistir.[33] Kanal yetkilileri ozellikle cocuklarin egitimi ile dilde gelisme ve standartlasmaya ozel bir onem vermenin asil hedefleri oldugunu belirtmislerdir.[34] Kanalin basinda KYB’nin etkili isimleri arasinda sayilan Adil Murad, Arsalan Baeez ve Hero Xan yer almistir. Bilindigi uzere Hero Xan KYB lideri Celal Talabani’nin esidir. KYB bu vesile ile yaptigi basin aciklamalarinda Turkiye’yi ve Turkiye destegi ile kuruldugunu iddia ettigi KDP’nin Kurdistan TV’sini (KTV) de acikca suclamistir. KYB’ye gore KTV yayinlarinin onemli bir kismini PKK’yi kotulemekle gecmektedir.[35] Bu iddialara karsin bu uc kanalin da (MED-TV, KTV ve KurdSat) rakip oldugu ve birbirlerine karsi ustunluk saglamak istedikleri soylenebilir. Ornegin 30 Eylul 2000 tarihinde KurdSat’in, PKK’ya yapilan baskinlari yayinlamasi bunun acik bir delilidir. Bu yayinda PKK’nin tahta ve teller ile tufekler yaptigi ve bunlarla cocuklari silahli catismalara hazirladigi ortaya cikmis, bu da KurdSat tarafindan agir bir dille elestirilmistir.[36] Bu arada belirtilmesi gereken bir diger nokta da KurdSat’in Iran’in teknik ve malî destegiyle kuruldugu yonundeki iddialardir. Bu iddialarda dogruluk payi yuksektir. Ayrica bazi Batili ulkelerden de destek alindigi dusunulmektedir. Fakat kanalin son donemlerde ciddi malî sIkintilari bulunmakta ve bu sIkintilari asmak icin duzenli olarak bagis cagrisinda bulunulmaktadir. Kanalin ABD ve Ingiltere’de birer subesi bulunmaktadir.[37] Ana hesaplari ise Ingiltere’de Barclays Bankasi’ndadir. Kurd-Sat’la birlikte Avrupa’dan ve bolgeden canak anten vasitasiyla alinabilen Kurtce kanal sayisi dorde yukseldi. Buna Amerika’nin Sesi’nin Kurtce yaptigi yayinlar ile yerel yayinlari da eklersek Kurtce’nin televizyon ve radyoculukta yaygin olarak kullanilmaya baslandigini ve bu gelismenin daha cok Turkiye’nin kontrolunun disinda gelistigi rahatca soylenebilir.
 
 II. TURKIYE UZERINDEKI ETKILERI 
 
MED-TV ve MEDYA-TV’nin asil etkisi suphesiz Turkiye uzerinde olmustur ve daha once de belirtildigi gibi bu yayinlar PKK’nin bugune kadar Turkiye’de yurutebildigi politikalardan en basarilisi, Turkiye acisindan ise en cok zarar verenidir. Bu yayinlar dagdaki teroriste ek olarak evlerde guvenlik guclerinin belirleyemeyecegi kin ve nefretle dolmus potansiyel teroristler olusturmustur. Silahli catismalara katilmayan bu kisiler arasinda bir cok kisi televizyon araciligiyla verilen emirler dogrultusunda Turkiye’ye zarar verdiler. Ornegin orgut lideri Abdullah Ocalan ‘intihar eylemleri yapin’ ya da ‘turistik bolgelerdeki ormanlari yakin’ talimatlarini hep MED-TV araciligiyla vermistir. Ocalan, MED-TV’de ‘silahiniz yoksa bir kibritiniz de mi yok?’ diyerek gencleri ormanlari kundaklamaya tesvik etmistir.[38] Nitekim Ocalan’in yakalanmasindan sonra Turkiye’de eylem yapmak isteyen bir cok PKK’linin da ilk kez, MED-TV propagandalarinin etkisiyle bu eylemlere kalkistiklari anlasildi. Basbakanlik onunde ‘Yasasin PKK, Dise Dis, Kana Kan, Seninleyiz Ocalan’ pankartini acmaya calisan Ozdal Kaplan ‘MED-TV’den etkilendim. Amacim sadece pankart acip uzaklasmakti’ seklinde konustu.[39] Ankara’da bir araca molotof kokteyli atan uc saniktan biri olan Kalader Beydilli de ifadesinde sunlari soyledi:  “Ben bazen HADEP Altindag ilce binasina giderim. Orada surekli takip edilen MED-TV’yi izledigimde Ocalan’in yakalanmasini protesto icin yakma, yikma, eylem, bombalama yapilmasi talimatlari verilmekteydi. Ben de MED-TV’nin bu yayinlarindan etkilendim.”[40] Kisacasi MED-TV Turkiye’ye donuk yayinlari sayesinde bir tur beyin yikama programi yuruturken, aslinda PKK’nin silahli eylemlerinden cok daha tehlikeli sonuclar dogurabilecek bir ugras icerisindeydi. MEDYA-TV ve orgutun siyasallasma karari ile birlikte yayinlarda ciddi bir strateji degisIkligi gozlenmistir. Dagdaki catismalar yok denecek bir duzeye inerken MEDYA TV Guneydogu’da daha kolay izlenebilmeye baslanmistir. Farkli bir dil ve farkli bir anlayis ile hazirlanan programlarin en onemli amaci suphesiz Turkiye’nin iki farkli ulkeden olustugu imajini zihinlerde uyandirabilmektir. Oyle ki bu bolme ugrasi spor haberlerinde bile kendisini gostermistir. MEDYA-TV haberlerinde Turkiye liglerinde yer alan takimlarin bir kismi ‘Kurdistan ligi’ni olustururlar. Sonucta her gun farkli bir yone kanalize edilen ve icinde bulunduklari devlet aleyhine beslenen milyonlarca kisinin dagdaki silahli catismalardan cok daha buyuk bir tehdit olusturdugu aciktir. Bu nedenle denebilir ki tehlike son yillarda artarak devam etmis, disarida once MED-TV’yi, sonra da MEDYA TV kapattirmaya calisan Turkiye kendi topraklarinda uzerine duseni yeterince yapmamanin / yapamamanin faturasini agir odemistir, agir odemektedir. MEDYA TV bugun oylesine genis bir izleyici kitlesine sahip ki ileride catismalarin yeniden yogunluk kazanmasi durumunda neler olabilecegini kestirmek dahi zordur.
 
 III. ISLEVSEL ETKILERI (Genel Olarak) 1. Ulus – Yapma Projesi 
 
MED-TV’nin belki de en onemli islevi ayri bir Kurt milletinin, ardindan da ayri bir devletin yaratilmasidir. “Her seyin Kurtunu uretme” pesinde olan PKK, kanal araciligiyla kendi taraftarlarina ve dunyaya Kurt folklorunun, muziginin, gelenek ve goreneklerinin diger hic bir ulus ile uyusmayacak derecede farkli oldugunu kanitlamaya calismistir. Bir anlamda yeni kurulan Ucuncu Dunya ulkelerinde yasanan ulus-yaratma (nation-building) sureci Avrupa’da gerceklestirilerek, olgunlasmasini takiben Turkiye’ye ihrac edilmek istenmistir. Bu konuda ozellikle cocuk ve genclerin ne kadar cok etkilendikleri rahatca gorulebilir. Ocalan’in yakalanmasindan sonra daha iyi anlasilan bu gercek Alev Sonmez adli genc bir PKK sempatizaninin kelimelerinde su sekilde somutlasmistir:  “Ilk defa MED-TV’yi izledigim an tarihi bir andi. Inanilmazdi. Ilk defa bir ulus bir aradaydi –haberleri kendi dilinizle izliyordunuz; Kurtce muzik dinleyebiliyordunuz ve o guzel ulkenizi kendi gozlerinizle gorebiliyordunuz.”[41] Hayatinda hic Turkiye’yi gormemis bir insan olarak Sonmez’in sanal ortamda yaratilan gerceklikler araciligiyla, olmayan bir ulke ve olmayan bir ulusa inandirilmasi PKK icin buyuk bir adimdir, Turkiye’nin gelecegi icin ise onemli bir tehdit sayilmalidir. Kuzey Londra Kurt toplulugundan bir diger genc ise MED-TV’nin rolunu soyle tanimlamistir:  “Sinirlari olmayan bir ulkenin disa acilan tek penceresi gibi. Onu izledikce bir ulkemiz varmis gibi geliyor. Bizim icin cok seyler ifade ediyor.”[42] Ayni sekilde, MED-TV’nin kimliksel degisIklikteki rolu ile ilgili olarak Evin Sidar da sunlari soylemektedir:  “Ben her zaman Avrupali insanlari ve Turkler’i cok modern insanlar olarak gorurdum, buna karsin Kurtler’i ve kendimi koylu, cahil insanlar gibi algilardim. Bence bu Turk egitim sisteminin dogal bir sonucuydu. Oyle ki insanlar Kurt olarak adlandirilmaktan dolayi utaniyorlar. Bu nedenle kendilerini dini terimler ile ifade etmeyi tercih ediyorlar. MED-TV iste tum bu anlayisi yerle bir etti. Ben ve arkadaslarim artik kendimizi modern ve normal insanlar olarak goruyoruz.”[43] Ozetle MED-TV ayri bir ulus yaratmak icin en uygun araci saglamistir. Kanalin “egitim”, “kultur” ve “haber programi” adi altinda yaptigi yayinlar, izleyenlere sanal dunyada ayri bir ulke ve millet yaratmayi amaclamis, bunda kismî basari da saglanmistir. 
 
2. Orgut Ici Haberlesme 
 
MED-TV’nin bir diger islevi de orgut ici haberlesmeyi saglamasi olmustur. Kanalin belki de en onemli islevlerinden biri de budur. Yayinda oldugu donemde Ocalan veya yetkili bir baska kisi hemen her aksam orgut uyelerine mesajlarini bu kanaldan, dogrudan vermistir. Sozde Surgunde Kurt Parlamentosu’nun ilk toplantisinda oldugu gibi orgut ici birlik ve butunlugu arttirici faaliyetlerin televizyon kanaliyla verilmesi sayesinde her aksam adeta buyuk bir miting yapilmaktadir. Bu cercevede orgut buyudukce bolunme ve ideolojik deformasyon sureci hizlandigindan televizyonun harekete gecirici ve butunlestirici etkisinden sonuna kadar yararlanilmistir. Bir cok aksam MED-TV’de boy gosteren Ocalan ve diger orgut yoneticileri teroristler uzerinde dogrudan ve duzenli araliklarla etki kurma firsatini yakalamislardir. Bu durum Ocalan’in yakalanmasindan sonra yapilan kitlesel protestolarda kendisini acikca ortaya koymustur. MED-TV’den yapilan cagrilar ile bir cok kisi Avrupa’da ve Turkiye’de yasadisi gosterilere katilmislardir.[44] Orgut ici haberlesmenin yani sira PKK, MED-TV’yi baska gruplara mesaj vermek icin de kullanmistir. Turkiye’ye, Bati’ya ya da Kuzey Irak’taki diger gruplara aracisiz mesajlari iletmede MED-TV mukemmel bir arac olmustur.[45] 
 
3. Kara Para Aklama 
 
MED-TV’nin bir islevi de kara para aklama seklinde gerceklesmistir. Polis raporlarina kadar gecmis iddialara gore televizyonculuk PKK icin cok iyi bir kara para aklama yontemi olmustur. Karanlik islerden toplanan yuklu meblaglarin Avrupa gibi yasal duzenlemelerin gorece sIki oldugu bir yerde kullanima gecirilebilmesi normal sartlar altinda oldukca guctur. Iste bu noktada MED-TV devreye girmistir. Televizyonculuk gibi yuklu paralar isteyen bir sektorde bu tur rakamlari aklamak sorun olmamistir. Nitekim 1996 yilindaki Belcika ve Ingiltere’deki baskinlarin en onemli sebebi MED-TV’nin PKK’ya ait kara parayi akladigi yonundeki iddialardir.[46] Tum Avrupa’da toplanan yardimlar ve yasadisi yollardan gelen paralar PKK ust duzey yonetiminin kontrolunde MED-TV’ye akiyordu. Orgut ust duzey yoneticilerinden Kani Yilmaz’in MED-TV spikerlerinden bir bayanla yasadigi iddia edilen ask skandali soz konusu paralarin buyuklugunu ortaya koymustur. Buna gore Kani Yilmaz MED-TV icin toplanan 100 milyon dolari MED-TV spikerlerinden sevgilisi ve diger ozel isleri icin harcamis, sonra da paranin kendisine ulasmadigini iddia etmistir.[47] Skandal iddialari orgutu karistirirken rakamlarin buyuklugu de gozlerden kacmamistir. 
 
3. Fon Olusturma 
 
Bir diger islev olarak da televizyonun fon toplama araci olarak kullanilmasi gosterilebilir. MED-TV sayesinde onemli kampanyalar ve fonlar olusturulmustur. Ayrica kanal sayesinde orgutun ve yapilan faaliyetlerin reklamlari her aksam milyonlarca dolara es bir surede, genis bir cografyada ucret odemeksizin yapilmistir. Bu da dogal olarak teror orgutunun finansal kaynaklarini genisletmesini kolaylastirmistir. 
 
4. Egitim 
 
MED-TV yayinda oldugu donemde sadece bir televizyon kanali olarak kullanilmamistir. En onemli islevlerinden biri de bir egitim kanali olarak kullanilmasi olmustur. Hatta egitim programlarinin yapimcisi Dr. Musa Kaval’a gore MED-TV bir universite idi.[48] Zaten her gun aksam saat 17:00’de baslayan programin adi da “Zaningeha Med’”yani “Med Universitesi” idi. Her aksam yayinlanan bu programda “Kurt Tarihi – Antik ve Modern Cag”, “Kurt Guzel Sanatlari”, “Uluslararasi Sanat Tarihi”, “Kurt Kultur ve Folkloru”, “Tiyatro ve Drama Calismalari”, “Muzikoloji”, “Ekonomi”, “Felsefe”, “Enformasyon Teknolojisi” gibi basliklar altinda dersler verilmistir. Bu derslerin icinde en onemlisi ise Kurtce’nin cesitli boyutlarinin aktarildigi derslerdir. Sirf bu program icin Avrupa’nin cesitli sehirlerinden 25 ogretmen MED-TV studyolarina getirilerek program yaptirilmistir. Turkiye’den gelmis kisilerin yaninda bu derslerde Avrupa universitelerinde bir donem calismis Turk, Kurt ve yabanci egitmenleri gormek de mumkundur. Profesyonel egitmenlerin yaninda PKK icerisinde belli bir alanda uzmanlasmis kisiler de “ogretmen” sifatiyla program yapmislardir. Ogretmenlerin ciddi bir kismi gonullu calisan kisilerden olusmaktaydi. Programin yapimcisi Kaval’a gore izleyici profili daha cok ogretmen ve ogrencilerden olusuyordu. Program yapimcilari MED-TV’deki calismalarini sonraki kanallarda da degisIk isimler altinda surdurduler ve genel amaclari bu tur yapimlari kurumsallastirarak ileride kurulmasi hayal edilen olusumlara zemin hazirlayabilmekti. Bir diger amac ise basta Kurtce egitimi programlari olmak uzere tum programlari internete aktarmaktir. Son olarak MED-TV’nin ‘egitim-ogretim’ programlarinin ve genel olarak diger yaygin egitim programlarinin danismanligini Joe Cooper’in yaptigini not etmekte yarar vardir. 
 
6. Dilde Standartlasma 
 
Bilindigi uzere, tek faktor olmamakla birlikte, Kurtler’i ayiran en onemli faktorlerden biri de dilde birliginin olmamasidir. Tarih boyunca farkli cografyalarda farkli dilleri kullanan Kurt kavimlerini Kurtce genel basligi altinda toplanan dil kumeleri birlestirememistir. MED-TV’nin temel amaclarindan biri de tum Kurtler’in ortak kullandigi bir dil olusturabilmek ve bunu Turkiye, Irak, Iran ve diger cografyalarda Kurtler’in ortak dili haline getirebilmektir. Bu nedenle Durroei’ye gore MED-TV’nin en cok uzerinde durdugu konularin basinda Kurtce’de standartlastirma geliyordu.[49] Durroei  bu cercevede MED-TV’nin en onemli etkisinin Kurtce’nin standartlastirilmasi ve ortak bir dil haline gelmesine yaptigi katkida oldugunu belirterek MED-TV’nin dil ve egitim alanindaki faaliyetlerini ‘devrimsel bir gelisme’ olarak nitelendiriyor.[50] Bir egitim ve iletisim dili olusturmaya calisan MED-TV bunda ciddi bir yol da kat etmistir. Israil’in binlerce yil sonra konusulmayan bir dili canlandirdigi hatirlanacak olursa bu girisimden sonuc alinabilecegi daha kolay anlasilabilir. Diger bir deyisle gerekli yatirim ve caba sonucunda olmayan bir dili uretmek, ya da cok eski bir dili canlandirmak mumkundur. Nitekim son donemlerde yapilan degerlendirmelerde MED-TV’de konusulan Kurtce’nin yeni bir dil ya da ‘ust dil’ olarak takdim edildigi gorulmektedir. PKK sempatizani gorusleriyle bilinen Demir Kucukaydin’in web sitesinde yaptigi degerlendirmeler bu konuda ilginc ipuclari sunuyor:  “Iyi Kurtce ogrenmis bir Alman tanidik, birkac yil once Turkiye’ye gittiginde…, Kurtlerle Kurtce konustugunda, ona “sen Kurdi-Med-TV konusuyorsun” diyorlarmis. Bu Kurdi-Med TV kavrami, yani Turkce’siyle Med-TV Kurtcesi dusunulmesi gereken bir kavram. Hem de bilim adamlarinin degil, siradan Kurtlerin yarattigi bir sozcuk ve kavram olmasi dolayisiyla, sadece bu bakimdan degil, varolusuyla da uzerinde dusunulmeyu gerektiren bir kavram… Standartlasma olabilmesi icin, her seyden once, standart bir yazi ve yazi dili gerektirir. Bu dil uluslasma surecine gore cesitli bicimler almistir… Turkiye’de Osmanli’nin bassehri Istanbul’un Turkcesi, standartlasmanin temel dili olmustur… Bu bakimdan Med Tv Kurtcesi kavrami, bir yuksek Almanca veya bir Istanbul Turkcesi gibi bir ulusun standart dilini tanimlamak bakimindan ayni rolu goruyorsa da, ne bir bolgenin ne de bir sehrin adini tasimaktadir, ismini bir medya aracindan, televizyondan almaktadir.’[51] Kucukaydin’in tesbitlerinin su asamada  “abartili” oldugunu ve mevcuttan cok, olmasini arzuladigi sonucu anlattigi ortadadir. Ancak MED ve MEDYA TV’nin su ana kadar Kurtce’nin standartlastirilmasi konusundaki en kapsamli ve etkili girisim oldugu ve PKK taraftarlarinca ulus yaratma cabasinin ilk ve en onemli adimi olarak goruldugu unutulmamalidir. Bu noktada uzucu olan ise cok daha az bir caba gerektirmesine karsin Turkiye’nin Guneydogu Anadolu’da egitim alaninda tatmin edici calismalar yapamamasidir. Bir yandan PKK bir hayal pesinde olmayan bir dili adeta “yaratma” cabasina girerken bu manzara dusundurucudur. Bu durum Avrupa’daki Kurt kokenli Turk vatandaslari icin daha tehlikeli bir boyuttadir. Bu kisilerin Turkiye’den uzak olduklari ve tek kanaldan beslendikleri ve yeni gelen nesillerin Turkiye’yi gormeden Turkiye dusmanligi ile beslendigi dusunulecek olursa, tehlikenin boyutlari daha kolay anlasilabilir. 
 
7. Adam Saklama 
 
MED-TV bir medya kurulusu gorunumu altinda bir cok ayricaliktan da yararlanma imkanina kavusmustur. Bu haliyle televizyona ait binalar ozellikle PKK ust duzey yoneticileri icin iyi bir siginak olmustur. Orgut lideri Abdullah Ocalan’in Italya gunlerinde bir cok orgut yoneticisi Italya’da MED-TV calisani gorunumunde bulunurken, Sakine Polat, Ali Haydar Kaytan gibi isimlerin de aralarinda yer aldigi grup Belcika’daki studyolarda ikamet etmistir.[52] 
 
8. Propaganda ve Karsi Propaganda 
 
Suphesiz bir televizyon kanali en cok reklam ve propaganda amacli olarak kullanilabilir ve orgutun kanali kurarken en onemli amaci da bu idi. Nitekim Le Monde Diplomatique’den Michael Verrier de kanalin bu ozelligine dikkatleri cekerek MED’nin PKK’nin etkin bir sekilde karsi-propaganda yapabilecek guce ulastigini kanitladigini belirtiyordu.[53] Kanal bu islevini gercekten son derece etkin bir sekilde gordu ve sadece Turkiye’deki izleyicileri ve Turkiye kokenli Avrupa’daki izleyicileri uzerinde degil, diger Kurt gruplar ve Bati kamuoyunda da orgutun sesi haline geldi. Orgutun gorusleri sIkca ekranda tekrarlanmakla kalinmadi ve bunlar bagimsiz bir televizyon kanali gorunumu altinda Ingilizce ve diger Bati dillerine cevrilerek duzenli olarak kamuoyunun dikkatine ve ilgili kurumlara sunuldu. Oyle ki MED-TV basin aciklamalarini ve orgutun duyurmak istedigi ‘onemli’ konulari duzenli olarak bir dergi formatinda yabanci dillerde yayinliyordu. Bu cercevede internet de cok etkin bir arac olarak kullanildi ve orgut kendi web sitesinden cok MED-TV benzeri bagli birimlerinin sayfalarindan dunyayaya sesini duyurmaya calisti. Zaman icinde once MED-TV’nin simdi ise MEDYA TV’nin bu islevini gelistirerek yerine getirdigi goruluyor. Oyle ki MEDYA TV’nin hazirladigi paket programlar sadece bu kanalda degil, diger bazi uluslararasi kanallarda da yer bulabiliyor. Bunlar arasinda Turkiye karsitliklariyla taninan Ermeni ve Rum yayin kuruluslari basi cekiyor suphesiz. Fakat bunlara ek olarak uluslararasi arenada tarafsiz olarak bilinen yayin kuruluslari da zaman zaman bu programlardan etkilenebiliyor. Ornegin Amerikan hukumeti tarafindan finanse edilen ve Kurtce yayinlara da yer veren Scola TV, MEDYA TV tarafindan hazirlanmis olan paket programlari kullandi.[54] 
 
SONUC 
 
MED-TV ornek olayi Turkiye ve dunya icin cok degerli ipuclari ve dersler sunmaktadir. Teror araci olarak uydu yayinciligi dunya terorunde neredeyse ilk kez karsilasilan bir uygulamadir. Dunya kamuoyunun zaaflari ve zayif noktalarindan yararlanan PKK ve destek noktalari teror araci olarak televizyon yayinciligini kullanmislardir. Bir cok ulkede hazirlanan programlar uyduya gitmekte, boylece ulus-devletin sinirlari asilmakta ve hicbir sinir tanimayan sinyaller Turkiye ve diger ulkelerin topraklarina inmektedir. Bazi gruplar MED-TV’yi “Kurtce yayincilik” kategorisinde degerlendirmislerse de ortada “Kurtce” degil “Kurtcu yayincilik” vardir. yayinlarin agirlikli olarak Turkce olmasi da bunu gostermektedir. Temenniler dogrultusunda sadece Kurtce yayin yapilsaydi ve bagimsizlik korunabilseydi belki de Turkiye icin ciddi bir sans da yakalanabilirdi. Ancak kanalin calisanlari ve mali kaynaklari boyle bir gelismenin olamayacagini acikca ortaya koymustur. Bu bilgiler isiginda bu makale MED-TV’nin kurulusundan kapanisina kadar gecen donemdeki etkilerini ele almaya calismistir. Uc temel kategoride ele alinan etkilerin en onemlilerinin siyasallasma ve terorun desteklenmesi oldugu soylenebilir. MED-TV orneginin en onemli etkisi ise teror konusundaki zihniyet degisimindedir. Artik Turkiye’nin karsilasmis oldugu teror olaylarinin tek boyutlu olarak degerlendirilemeyecegi anlasilmistir. Ekonomi, iletisim, teknoloji vd. boyutlari ihmal edilmis bir terorle mucadele yontemi etkisiz kalmaya mahkumdur. MED-TV’nin kisa zamanda bu derece etkili olmasinda Turkiye’nin izlemis oldugu cok boyutlu olamayan terorle mucadele “stratejisi”nin de buyuk rolu olmustur. Turkiye’nin yukarida detaylandirilan etkileri bilimsel yontemlerle ve genel bir strateji dahilinde tekrar tekrar analiz etmesi gerekmektedir. Cunku etkilerin her biri kendi basina ciddi bir tehdit olusturmakta, en kotusu de birbirinden cok farkli alanlarda istenmeyen sonuclara neden olmaktadir. Tum bunlara ek olarak Turkiye’nin 11 Eylul olaylari ile gelisen trendden de yararlanarak teror, televizyon yayinciligi ve uydu yayinlari konusunda uluslararasi toplumu bilgilendirmesi gerekmektedir. Bu baglamda nispeten daha liberal gruplara da su hatirlatmanin yapilmasinda buyuk yarar bulunmaktadir: Ortada bir azinlik hakki ya da vatandaslik hakki tartismasi degil, bir teror olayi ve azinlik haklarinin teror amacli kullanilmasi vardir. Su ana kadar yasanan kavram karmasasi Turkiye’ye ciddi bir zamani kaybettirmistir. Bundan sonrasinda bilimsel ve somut veriler temel alinarak, ulusal cikarlar ile vatandaslik haklari uzlastirilmali, ancak bunu yapar iken hicbir sekilde terore taviz verilmemelidir. * Bu calisma ilk olarak Stratejik Analiz Dergisinde yayinlanmistir: Stratejik Analiz, Cilt: 3, Sayi: 27, Temmuz 2002, ss. 119-132 
 
PKK’NIN ENVANTERİNDEKİ SİLAHLAR VE GERİLLA FAALİYETLERİ 
 
Terör örgütü kurdukları çeşitli dernek, sivil toplum örgütü ve spor kulübü gibi masumane amaçlarla kurulmuş gibi görünen çeşitli kuruluşlar vasıtası ile PKK’ya militan temin etmek, Kürt ve Türk İşadamlarından haraç toplamak, uyuşturucu satışı, organize çete gibi değişik suçlara imza atıyor. Burada asıl kilit nokta, Batı’lı demokrasi beşiği ilgili devletlerin tüm bu olan biteni bilmesine rağmen bu faaliyetlere göz yummasıdır. İlgili devletlerin güvenlik kurumları, Türk Güvenlik güçlerinin sürekli ilgili faaliyetleri kat’i delilleri ile ilgili makamlara sunmalarına rağmen bu devletlerin güvenlik ve istihbarat kurumları “ÖRTÜLÜ MAZERETLERİN” ardına sığınarak ÜLKE İÇİ DEMOKRASİ nutukları ile bu kat’i delilleri yok saymakta ve faaliyetlere izin vermektedir. PKK terör örgütü Batı Avrupa ve diğer bölgelerden yasadışı elde ettiği çok miktarda nakit ile Türkiye Cumhuriyetini bölmek ve parçalamak adına yine ilgili ülkerden bol miktarda ve envai çeşit silah ve mühimmat satın alıyor. PKK sözcülerine göre alınan bu silahlar, Kuzey Irak’ta kurulan silah pazarlarından temin edilmekte. Ancak, İstihbarat servislerimizin elde ettiği bulgulara göre bu silahlar Kuzey Irak’tan değil bizatihi ilgili ülkelerin envanterinden çıkarılarak hibe edilen silahlar. 
 
Yurt Dışındaki PKK
 
Örgütlenmenin ekonomik boyutunu Karzas (Kürt İşverenleri Derneği) koordine ediyor. Merkezi Frankfurt’taki derneğin 13 ülkeden 350 üyesi var. Amaç, Kürt iş adamlarını tek çatı altında toplamak, aralarında işbirliğini artırmak ve yeni bir sermaye grubu oluşturmak. Dernek yöneticisi Hasan Yirik, üyelerinin yüzde 99’unun Kürt olduğunu, Kürt kimliğinin örgütlenmede belirleyici olduğunu; fakat sadece Kürtlerle iş yapmadıklarını söylüyor. Üyelerinin büyük bir kısmı gıda sektöründe olan Karzas’ın yönettiği fonun ortalama 1 milyar Euro olduğu hesaplanıyor.
Sadece İngiltere’de 6 bin civarında dönerci var ve çoğunluğu Kürt kökenli. Yıllık ciro 8-10 milyon sterlini buluyor. Kürtlerin yoğun olarak çalıştığı bir başka iş kolu ise marketçilik, toptancılık ve inşaat. Hepsinin ortak özelliği ise özel bir eğitim gerektirmeyen işler olması. Bu durumu Türk-İngiliz Ticaret Odası Başkanı Remzi Gür şöyle açıklıyor: “Büyük bir kısmı siyasi mülteci olarak gelmiş. Akrabalık ya da hemşehricilik ilişkileriyle atılıyorlar iş hayatına. Oturma izni yok, referans bulamıyor. Açtıkları iş yerleri ikinci sınıf. Böyle olunca da aynı kültürden insanlarla çalışıyorlar. Kabuğunu kıran iş adamı sayısı oldukça az.”
 
Londra’daki halkevi, komuta merkezi gibi
 
Avrupa’dakilerin günlük hayatı iş, ev, dernekler arasında geçiyor. Londra Halkevi, Avrupa’daki en eski Kürt derneklerinden biri. Duvarlarda Öcalan posterleri ve PKK bayrakları yer alıyor. Kürt toplumunun koordine edildiği bir komuta merkezi gibi. Buraya gelenlerin, PKK sempatizanı olduklarını, Öcalan’a bağlılıklarını saklamak gibi bir çabası yok.
Merkezin Müdürü İbrahim Doğuş’a göre burası, İngiltere genelinde yaşayan 250 bin kişi (Bu noktada şunu söylemek lazım. Resmi olarak ülkede bulunan Kürtlerin sayısı bilinmediği için her derneğe göre rakamlar farklı olabiliyor. Kemal Burkay taraftarı olan PSK’ya göre İngiltere’de 80 bin Kürt yaşıyor.) için bir nevi ‘elçilik’ görevi yapıyor. Bin 900 kişi üye, 6 bin kişi kayıtlı, 32 bin kişi düzenli olarak Halkevi’nin faaliyetlerine katılıyor. Kürtçe, İngilizce, tiyatro, folklor kursları veriliyor. 
 
Yetişen yeni nesil Euro Kürtler
 
Toplu olarak gidilen Almanya’da Kürtlerin çoğu işçi… Yazar, çizer, sanatçı ya da politikacı yok denecek kadar az. Fransa ve İsveç entelektüel birikime sahip iki ülke. Romanya ve Balkan ülkelerinde ise daha çok suça kaymış durumdalar. Romanya, Avrupa’ya kaçışlarda geçiş noktası olarak kullanılıyor; çünkü yakın zamana kadar Türklere vize uygulamıyordu. İstasyon görevi gören Romanya bugün Kürt neslinin suça en meyilli bölümünü oluşturuyor. PKK şehir merkezinde kamp açabiliyor, çeteler esnaflardan alenen haraç toplayabiliyor. 
 
KÜRDİSTAN İSLÂM HAREKETİ 
 
Avrupa genelindeki en ilginç Kürt örgütlenmelerinden biri şüphesiz Kürdistan İslam Hareketi. İstihbarat kaynaklarına göre PKK yanlısı bir hareket. Avrupa’nın değişik ülkelerinde 25 ayrı camileri var. Kurslar organize ediyor, Hac ve Umre turları düzenliyor. Dindar Kürtler kendi camilerine gidiyor, imamları Kürt, hutbeler Kürtçe yapılıyor. Merkezi Köln’de olan hareketin Paris’teki camileri de yine Türk-Kürtlerin yoğun yaşadığı Saint Denis’de. Bir binanın giriş katındaki cami dışarıdan fark edilmiyor. Caminin imamı Mele Şevket Efendi, Muş kökenli. Tillo’da medrese eğitimi aldıktan sonra Suriye ve Mısır’a gitmiş. El Ezher’den mezun olduktan sonra Paris’e gelmiş. 10 yıldır Paris’te ve mülteci statüsünde. Yaz aylarında Kur’an kursu düzenlediklerini söylüyor. Vaazları Kırmançi lehçesi ile yapıyor ve cemaatinin çoğunluğunu Kürtler oluşturuyor.  Değişik ülkelerden müdavimleri olduğunu, herkese eşit mesafede olduklarını ama cemaatinin çoğunluğunu doğal olarak Kürtlerin oluşturduğunu söylüyor. İmam Şevket Efendi’ye göre eskiden Kürt ve Türk toplumu arasında daha keskin ayrımlar yaşanıyordu fakat giderek bu azalıyor. Son dönemde Türkler de camiye gelmeye başlamış. Fransa genelinde dinden uzaklaşma yaşandığını, Kürtlerin de bundan etkilenmesinin normal olduğunu fakat Kürt toplumunun genel olarak dinden uzaklaştığını düşünüyor. Burada ilginç bir ayrıntı da ortaya çıkıyor; Fidelite Caddesi üzerinde tam 5 ayrı cami var. 5 numarada Kürtlerin, 23 numarada Suriyelilerin, 64 numarada Milli Görüşçülerin, 83 numarada Arapların ve 84 numarada da Pakistanlıların camisi. Sözde Sürgünde Kürdistan Parlamentosunun Kurulması ve Faaliyetleri Sözde Sürgünde Kürdistan Parlamentosunun kurulmasına ilişkin çalışmalar, bu amaçla oluşturulan hazırlık komisyonu tarafından 12 Ocak 1995 tarihinde resmen başlatılmıştır. Kurucular tarafından Brüksel’de yapılan basın toplantısında: “Kürdistan Sürgün Parlamentosu üyelerini daha önce PKK tarafından atanan ve bugün ulusal kurtuluş mücadelesine hizrrıet eden Kürdistan Ulusal Meclisi üyelerinden ve DEP yöneticilerinden seçer.” demek suretiyle parlamentonun niteliği ve bileşimi hakkında bilgi vermiştir. Hazırlık komisyonu üç ay süren çalışmaları sonunda Abdullah ÖCALAN’ın talimatları doğrultusunda hareket eden, kendini örgütün yan kuruluşları içinde kamufle etmeye çalışan veya doğrudan PKK örgütü adına çalışan 65 kişilik sözde Sürgünde Kürdistan Parlamentosu, 12 Nisan 1995 tarihinde Hollanda’nın Lahey şehrinde kuruluşunu ilan etti. Sözde Sürgünde Kürdistan Parlamentosu Batıda PKK’nın Diplomatik Sözcülüğünü Yapmaktadır. Terör örgütü PKK ilk yıllarda dış çevrelerle ilişkilerini daha çok örgüt kadroları, komiteleri vasıtasıyla sürdürürken, ilerleyen süreçte bu ilişkileri ERNK Büroları, temsilcileri veya Kürdistan Komiteleri, dernekler gibi sözde siyasi, sosyal, kültürel kuruluşlar desteğiyle sürdürmüşlerdir. Bu büro ve dernekleri paravan olarak kullanan PKK, terörist kimliğini maskelemeye çalışmıştır. Ancak, bu konuda ülkemizin dış çevreler nezdinde sürdürdüğü diplomatik faaliyetler PKK’nın bu alanda zorlanmasına neden olmuştur. Bunun üzerine terör örgütü PKK diplomatik destek girişimlerini sürdürmek amacıyla ERNK ve diğer dernekleri devrede tutmakla birlikte SKP (Sürgünde Kürdistan Parlamentosu) gibi araçlar geliştirmeye başlamıştır. 12 Nisan 1995 tarihinde Abdullah ÖCALAN’ın talimatları doğrultusunda V. Kongreden sonra kurulan SKP, PKK’nın terörist faaliyetlerini maskeleme, uluslararası destek sağlama faaliyetlerinin önemli bir parçası olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Yurtiçi Faaliyet Alanları Gelişen aşamada Kürt orijinli vatandaşlarımız arasında Kürt milliyetçiliği fikrinin yerleşmekte olduğunu, bu yönlü olarak bazı kişilerin sorunu devamlı gündemde tutmak istediklerini söylemek mümkündür. PKK’nın 1990’lı yıllardan itibaren parti, dernek, sendika ve yayın organları vasıtasıyla legal alanlara yönelmesi, sindirme ve korkutma yoluyla kitleleri kepenk-kontak kapatma eylemlerine ve gösterilerine yöneltmesi bazı dış odakların da çeşitli vesilelerle bölge insanını kışkırtması sözde Kürt sorununun gündemdeki yerini korumasına neden olmuştur. Buna karşılık Kürt orijinli sıradan vatandaşların PKK’ya verdiği destek şartlara göre değişmiştir. Bölücü terör eylemlerinin tırmanış gösterdiği dönemde artan bu destek, eylemlerin ve baskıların azaldığı dönemde gerilemiştir. Yurtiçi faaliyetlerini nitelikleri itibariyle kırsal kesim silahlı faaliyetleri ve şehir faaliyetleri olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Kırsal Bölgeler Kırsal kesimde silahlı grupların faaliyetleri söz konusudur. Silahlı grupların faaliyetlerini üslenme, hareket tarzı, eylem biçimleri, eylem hedefleri, eleman temini ve eğitimi ve GKK faaliyetleri açısından incelemek gerekir. Kırsal kesim silahlı faaliyetleri Hakkari’den Kars’a, Van’dan Sivas’a kadar uzanan geniş alanda sürmektedir. Iran ve Irak sınır boylarında nispeten yoğunluk arz eden eylemler iç kısımlarda yoğunluğunu azaltmakla birlikte Genç, Lice, Kulp, Mutki, Tunceli gibi alanlarda yine yoğunluk söz konusu olmuştur. Üslenme ve Barınma Silahlı PKK gruplarının sorunlarının en önemlisi üslenme ve barınma sorunudur. Silahlı örgüt mensupları Amed Eyaleti, Garzan Eyaleti. Botan Eyaleti, Zagnos Eyaleti, Dersim Eyaleti. Mardin Eyaleti, Serhat Eyaleti. Ruha (GAP) Eyaleti, Koçkiri, Eyaleti, Güneybatı Eyaleti, Erzurum Eyaleti ve Toros-Akdeniz Eyaletlerinde üslenmişlerdir. Genellikle sarp ve ulaşımı dağlık bölgeler üslenme merkezi olarak seçilirken yerleşim birimlerine yakın üsler, sarp olmayan yerler, tali üslenme bölgeleri ve irtibat adresleri olarak belirlenmiştir. Ulaşım imkanı çok zor olan yerleşme birimlerinden uzak ve güvenlik kuvvetlerinin sık sık denetleyemediği bu alanlarda, ormanların derinliklerinde, vadi yamaçlarında, kayalıklarda kazdıkları sığınaklarda, mağaralarda ve çadırlarda barınmışlardır. Bu üslere, çevre yerleşim birimlerinden araçla, katına veya sırtla getirilen lojistik malzemeler, yer altında oluşturulan depolarda saklanmaktadır. Yıllardır pek fazla değişmeyen bölgeleri temel barınma alanları olarak benimseyen örgüt, ileri gözetleme yöntemleriyle güvenlik kuvvetlerine karşı tedbirler alamaya çalışmaktadır. Operasyonlardan kurtulmak için örgüt mensuplarının geçici olarak üs bölgelerini terk ettikleri, sürekli manevra yaptıkları anlaşılmıştır. Ancak, 1994 yılında uygulanan “alan konsepti” uygulaması esnasında temel üslenme bölgelerinin güvenlik kuvvetlerinin denetimi altına alınması sebebiyle örgüt büyük zayiat vermiştir. Üslenme sırasında problem yaşayan örgüt, lojistik stoklarını da yapamamıştır. Günü birlik lojistik temini ise büyük operasyonlarda problem olmuştur. Gruplar bazen günlerce aç kalmışlar ve bu durum teslim olmalarına da yol açmıştır. Hareket Tarzı ve Donanımları Kırsal kesimde üslenmiş bulunan örgüt mensupları manga, takım, bölük düzeyinde hareket etmektedirler. Yaklaşık 20 kişiden oluşan takım ideal grup büyüklüğündedir. Ancak, coğrafi şartlara veya yapılacak eylemin şartlarına göre bu grup manga düzeyine düşürülebileceği gibi bölük veya tabur düzeyine de çıkarılabilmektedir. Sarp bölgelerde bulunan üs alanlarında gruplar, takım veya bölük düzeyinde bulunurlar. Bunların arasında herhangi bir müşterek eğitim veya toplantı yoksa, mangalar halinde aralıklı üslenirler. Eylem alanlarına yaklaşımda son derece temkinli hareket eden örgüt mensupları, tek sıra halinde, ikişerli, avcı zinciri, avcı kolu gibi yürüyüş biçimleriyle intikal etmektedirler. Arazi biçimine göre hareket tarzı farklı olmaktadır. Kırsal alanda faaliyet gösteren gruplarda bulunan elemanlar piyade tüfeği, el bombası, roketatar, makinalı tüfek taşımaktadırlar. Sınır hattına yakın faaliyet gösteren elemanlarda ise havan, uçaksavar gibi ağır silahlara da rastlanmaktadır. Silahlı kırsal gruplar telsiz, mobil telefon gibi teknik haberleşme vasıtalarıyla koordine edilmektedirler. Gruplar genelde silah ve mühimmat yönünden sıkıntı yaşamamaktadırlar. Eylem Çeşitleri ve Biçimi PKK’nın gerçekleştirdiği eylemler, vur-kaç taktiğine dayalı çete eylemleridir. Örgüt bu eylemleri gerçekleştirmek için pusu, baskın, sabotaj gibi çeşitli metotlar denemektedir. Bugüne kadar gerçekleştirilen eylem çeşitleri yol kesme, araziye çıkma. Güvenlik güçlerine pusu, saldırı, mayınlama, bubi tuzakları oluşturulması. GKK’lara baskın, mensuplarını kaçırma, pusuya düşürme, evlerini bahçelerini yakma, hayvanlarını telef etme, kalabalık gruplarla il, ilçe, köy, mezra baskınları, yine il ve ilçe merkezlerinde süreklilik arz eden bombalama, sabotaj, Karakol baskını, askeri birlik ve karakolları imhaya yönelik eylemler şeklinde olmuştur. Eylemlerden evvel keşif ve istihbarat yapılarak hedefin kuvvetli ve zayıf yönleri tespit edilmekte ve milis denilen işbirlikçilerin de yardımıyla eylemler gerçekleştirilmektedir. 
 
PKK’NIN SİLAH ENVANTERİ 
 
Geçtiğimiz günlerde terör örgütü sözcüleri, Türk basınında PKK’nın silah envanterinin neden hep yabancı orduların envanterinde görünen silahlardan oluştuğu sorularına ve bu yöndeki kuşkuları üzerine yaptığı açıklamalarda, silahların Kuzey Irak’ta oluşturulan silah pazarlarından edindiğini açıklamıştı. Aslında bu açıklama doğru değildi. Kuzey Irak’ta bazı sözde müttefik ülkelerin bu silahları zimmet karşılığında PKK’ya verildiğini Türk istihbarat güçleri ortaya çıkarmıştı. Böylece PKK’nın silahlarının önemli bir miktarını silah pazarından almadığı bizatihi bu ülkelerin bazılarını hibe karşılığı verdiği de ortaya çıkmıştı. 
 ÖZEL BÜRO