18 Kasım 2017 Cumartesi

TAYYİP KALFA KİTABI

TAYYİP KALFA KİTABI,
 
 
Milleti aldatmayacağız! Millete, daima ve daima hakikati söyleyeceğiz. Belki hata ederiz, yanlış şeyleri hakikat zannederiz, fakat bunu millet düzeltsin. Kendimizi kimsenin üstünde görmeğe de hakkımız yoktur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923)
 

Dr. Tahir Tamer Kumkale
 19 Şubat 2014 Çarşamba 

Yukarıdaki başlık 18 Şubat 2014 günü amazon.com’dan yayınlanarak okuyucuların hizmetine sunulan 18 inci kitabımın ismidir (1)

Recep Tayyip Erdoğan ismi 90 yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti Devletinin son 12 yılına damgasını vurmuştur. Demokratik yöntemlerle başbakan olmasına rağmen kendine özgün yönetim tarzı ile tek adam olarak ülkeyi yönetmiştir. 100 yıl sonra bugünleri yazan tarihçiler Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan mı, Devlet Başkanı mı, Kıral mı yoksa Diktatör mü olduğunu anlamakta zorlanacaktır. 

Recep Tayyip Erdoğan şüphesiz bir liderdir.

O, alışılagelmiş lider tiplerinin dışında çok değişik ve nev-i şahsına mahsus bir liderdir. Seçildiği günlerde fiziği düzgün, enerjik, kendinden emin, insanları korkutmayan karşısındakilere güven veren, halka yakın, hitabeti güçlü ve delikanlı bir kişiliğe sahip bir lider tipi sergiliyordu. Bugün ise “astığı astık, kestiği kestik” bir diktatör görünümüne dönüşmüştür.

Başbakan Erdoğan, 12 senenin sonunda toplumun önemli bir kesimince artık sevilen ve güvenilen değil, korkulan ve korkutan bir liderdir. 23 Nisanda sembolik olarak makamını terkettiği çocuğa “ Artık başbakansın, astığın astık, kestiğin kestik” diyerek hayalinden geçirdiği yönetim gerçeğine ulaşmıştır..

Türk halkı, Tayyip Beyi sevmiş ve kendisine yakın görmüştür. Aleyhindeki bütün söylemlere ve “Asla seçtirmezler, hanımı başörtülü kişiyi başbakan yaptırmazlar” şeklindeki ciddi uyarılara rağmen Tayyip Bey’e büyük destek vermiştir. Önce partisini tek başına iktidara taşımış ve sonra da önündeki bütün engelleri kaldırarak kendisini başbakanlık koltuğuna oturtmuştur.

Türk halkı, yıllardır koalisyon yönetimlerindeki kısır siyasi çekişmelerden bıkıp Tayyip Bey ve arkadaşlarını iktidara taşırken yılların tecrübeli siyasetçilerini de partileri ile birlikte sandığa gömmüştür. Halk istikrar istemiştir. Ve şimdiye kadar denenmemiş bir lideri ve henüz bir yıllık bir geçmişi olan partisini tek başına iktidara taşımıştır. Bunu yaparken de O’na gerek TBMM’de ve gerekse yerel yönetimlerde başarılı olmasını temin edecek temsil gücü vermiştir. 

Geçen 12 yılda Türk halkının karakteri ve yaşam seviyesi değişmemiştir. Ama Tayyip Erdoğan çok değişmiştir. Giderek kendisine yakın gördükleri için O’na destek veren halktan uzaklaşılmış, sade yaşam tarzından ihtişamlı bir yaşama geçilmiş ve nihayet kendisini seçen kitlelerle arasına binlerce kişilik koruma duvarı sokarak sonunda yalnız ve tek adam statüsüne ulaşılmıştır.

Dünyanın merkezindeki coğrafyada, küresel odaklarının çıkarlarının düğümlendiği bir bölgede, cihan imparatorluğu mirasından gelen 75 milyonluk Türkiye’nin yönetimi kolay değildir. Ülkenin yönetimi karizmatik liderlik vasfı dışında, köklü devlet tecrübesine bilimsel düşünceye ve zorluklardan yılmayacak güçlü bir iradeye ihtiyaç gösteriyordu. 

Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti kadroları ülkeyi yönetecek bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olmadıklarını zaman içinde ispat etmişlerdir. Sonunda ülkenin her alandaki seviyesini dünyadaki emsalleri arasında en sonlara taşıma başarısını göstermişlerdir. 2014 Türkiyesi kaos içindedir ve her alanda yönetilemez bir durumdadır. Erkler ayrılığı dağılmıştır. Yasama ve Yargı erkleri Yürütmenin başı olarak Başbakan Erdoğan’ın kontrol ve denetimine girmiştir.

30 yıllık devlet memurluğu tecrübemle, hiçbir siyasi fikrin etkisi altında kalmadan Atatürkçü Düşünce ışığında ülke meselelerine çözüm üretmeye çalışan biri olarak Türkiyenin gündemindeki konuları Önce Vatan gazetesindeki “Bildiri-Yorum” köşesinde ve internetteki (www.kumkale.net) adresli sitemde günlük yazılarımla irdeledim. Bir başka ifade ile AK Parti’nin Kasım 2002’de başlayan Birinci, Haziran 2007’de başlayan İkinci, Temmuz 2011’de başlayan Üçüncü dönemdeki tek başına iktidarını araştırıcı bir gözle yakından takip ederek görüşlerimi tarafsız bir gözle açıklamaya çalıştım.

AK Parti, bu ülkenin son 12 yılına damgasını vurmuş bir siyasi partidir. AK Parti, 3 Kasım 2002’de başlayan iktidarının arkasındaki halk desteğini katıldığı tüm seçimlerde artırarak bugünlere gelmiştir. Çok partili sistem içinde ilk defa bir parti bu kadar uzun süre yönetimde kalmıştır.

AK Parti, liderinin otoriter kişiliği ve yetiştiği Milli Görüş fikrinin güçlü yapısından olsa gerek, geçen 12 yıllık süre içinde yaptıkları büyük yanlışlara rağmen hem oylarını sürekli arttırmış, hemde kendi içinde birlik ve beraberliğini pekiştirerek güçlenmiştir. Geçen süre içinde diğer siyasi partilerde sıkça görülen parti içi demokratik muhalefet AK Parti içinde görülmemiştir. AKP’liler liderleri Erdoğan’ın emrinde verilen görevi en iyi şekilde ifaya çalışan inançlı ve birbirlerine saygılı bir parti grubu görünümü sergilemiştir. 

Önce Temmuz 2007’de “DEVR-İ TAYYİP” kitabım ile, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 20 Eylül 2002- 22 Temmuz 2007 arasındaki iktidarı döneminde Türkiye’nin yönetim ile ilgili gündem maddelerini kronolojik olarak okuyucuların istifadesine sundum.

Şimdi de, TAYYİP KALFA kitabım ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Haziran 2007- Temmuz 2011 arasındaki ikinci iktidarı döneminde Türkiye’nin yönetimi ile ilgili gündem maddelerini kronolojik olarak ifade ediyorum. Başbakan Erdoğan’ın kendi ifadesi ile 2007’e kadar olan ÇIRAKLIK dönemi bitmiştir. 

2007 seçimleri ile KALFALIK Dönemi başlamış ve o’da sona ermiştir.. 2011 seçimlerinden sonra başlayan USTALIK dönemi ise devam etmektedir.

Kalfalık dönemi olarak adlandırılan ikinci dönem, AKP’nin kendi iktidarına muhalif olan tüm toplum kesimleri ile ciddi bir hesaplaşmanın içine girildiği bir süreçtir..

Özel yetkili mahkemeler bu dönemde kurulmuş ve bu mahkemeler eliyle her türlü muhalefete savaş açılmıştır. Özellikle ulusalcı ve milliyetçi olarak bilinen aydınlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin tasfiyesini öngören ERGENEKON, BALYOZ, CASUSLUK, FUHUŞ v.s. gibi davalar bu dönemde başlatılmıştır. Basın ve Yayın organları baskı altına alınarak muhalif basın susturulmuştur. Hükümetin kontrol ve denetiminde oluşturulan “Yandaş Basın” ile kamuoyu yönlendirilmeye başlanmıştır. Direkt veya otokontrol ile devam eden basın sansürü sonunda halk gerçeklerle değil, sadece iktidarın söyledikleri ile bilgilenir hale gelinmiştir. Bu dönemde devlet yönetiminde artık tamamen cemaatlerin söz sahibi olduğu konusu sıkça dile getirilmiştir.

USTALIK Dönemi olan 2011-2015 yılları arasındaki döneme ise 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu sonuçları damgasını vurmuştur. Anayasa değişikliği ile birlikte Yasama ve Yürütme erkini denetleme konumunda olan bağımsız yargı sistemi kontrol altına alınmış ve AKP’nin siyasi rakiplerinin susturulması operasyonlarında doğrudan kullanılmaya başlanmıştır.

Özetleyecek olursam;

2002-2014 döneminin uygulamalarının tamamına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tek adam olarak damgasını vurmuştur. Ülkede her olay, her faaliyet kendisinden sorulur olmuştur. Tek seçici, tek karar verici, kanun koyucu ve değiştirici O’dur. Her şey o’nun iki dudağı arasındadır. Başbakan Tayyip Erdoğan için, Tek Adam, Diktatör, Sultan, Padişah, Usta gibi yakıştırmalar basında sıkça görülmeye başlanmıştır. 

AK Parti iktidarının 2007-2011 yıllarındaki ikinci iktidar dönemini irdelediğim TAYYİP KALFA kitabı asla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AK Partinin özellikle eleştirildiği bir kitap olarak görülmemelidir. Bu kitap Türkiye’nin meselelerine Atatürkçü görüşle stratejik anlamda bakan bir aklın ürünüdür. Türkiyeyi yönetecek siyasi kadrolara tavsiyeler ve yol haritası belirlemesinde yardımcı doküman olarak değerlendirilmelidir. 

(1) http://www.amazon.com/s/ref=nb_sb_noss_1?url=search-alias%3Daps&field-keywords=tamer%20kumkale&sprefix=tamer%2Caps&rh=i%3Aaps%2Ck%3Atamer%20kumkale

Dr. Tahir Tamer Kumkale
http://www.kumkale.net
http://kumkale.wordpres.com


Dr. Tahir Tamer Kumkale
19 Şubat 2014 Çarşamba
 

Tayyip'e, El Beşir gibi uluslararası tutuklama

Tayyip'e, El Beşir gibi uluslararası tutuklama

Sabahattin Önkibar
24 01 2014

Adana'daki TIR'lar olayı, AKP El Kaide ortaklığının belgesidir.

MİT'in fedailiğini üstlendiği bu TIR'larla Suriye'ye silah sevkiyatı yapıldığı artık kesinleşmiştir.

Tersi olsa yani kuru fasulye ya da mercimek gönderilse TIR'ların aranmasına izin verilirdi.

Bu tablonun okuması ise Türkiye'nin dünyanın en kanlı terör örgütü olan El Kaide'ye yardım ve yataklık yapmasıdır.

Böyle bir tercihin uluslararası hukuktaki karşılığı bellidir.

Ya uluslararası Adalet Divanına gider ya da uluslararası ceza mahkemesinde yargılanırsınız.

Bazılarına mübalağa gelebilir ama Tayyip Erdoğan için tıpkı El Beşir gibi uluslararası yargıdan tutuklama kararı çıkabilir.

Türkiye'yi hedefe oturtan sadece El Kaide ile birliktelik değil, İran ile kurulan kara para ittifakı da bir başka olumsuzluktur. Dolayısı ile Erdoğan'ın gayrı meşru ilan edilmesi ihtimal dahilindedir.

AVRUPA'DAN DAMIZLIK HAKİM!

ROK yani Rasim Ozan Kütahyalı kim?

Tayyip'in kıymetlisi.

Başka?

Ahmet Hakan'ın yazdığına göre Cemaat bankasının ipoteksiz 5 milyon dolar verdiği genç!

Dahası, mağrur Aydın Doğan'ı öğle yemeği için ayağına pardon evine getirten çocuk!

İşte bu delikanlı önceki akşam TV'de "Avrupa'dan hakim savcı ithal edelim" dedi.

Rasim'in bu teklifini duyunca aklıma "Irkımızı düzeltmek için Avrupa'dan damızlık erkek getirelim" teklifinde bulunan Ahmet Rıza geldi!

Öyle ya ha ithal hakim, ha damızlık erkek!

Ha Rasim Ozan, ha Ahmet Rıza!

Bu Rasim AKP'ye pek yakışıyor!

DEVALÜASYON YÜZDE 27

Dün itibarı ile dolar 2 bin 250 TL idi ki bunun anlamı son 9 ayda Türk Lirasının yüzde 27 değer kaybetmesidir.

Evet kamuoyu farkında değil ama son dönem yüzde 27'lik bir devalüasyonla yüz yüzeyiz.

Açın bakın rakamlara bu oran 2001 krizinin bile ötelerindedir.

Devalüasyon ise malum peşi sıra zamları getirecek ki bunun işaretleri alınmaya başlandı ve mutfak enflasyonu şahlandı.

Çok sürmez pahalılık bütün piyasayı saracaktır.

Bu tablo sıcak paraya dayalı tüketim ekonomimizin iflası demektir.

Ucuz dolarla borçlanan özel sektörümüzde önümüzdeki aylar iflaslar başlayacak ve işsizlik tavan yapacaktır.

Felaket haberciliğini yapmak istemem ama 2014'da ekonomik tablo makberi yani zifiri bir karanlığı gösteriyor.

AKP, ÇAMUR OPERASYONLARINA BAŞLIYOR!

AKP'nin kendi anketlerinde bile hem Mustafa Sarıgül hem de Mansur Yavaş önde görünüyor.

Sarıgül, bir-iki puan ile Kadir Topbaş'ı geçerken Mansur Yavaş, Melih Gökçek'e karşı bu farkı yüzde 5'in üstüne çıkarmış durumda.

Bu tablo Tayyip Erdoğan'ın canını fena halde sıkıyor zira İstanbul ile Ankara'nın kaybedilmesi, Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı hayallerinin ölmesi demek.

Dahası, AKP'nin çöküşü ve psikolojik üstünlüğün yitirilmesi anlamına gelecek.

İşte bunun içindir ki bugünden düğmeye basıldı ve itibarsızlaştırmalar yapılıyor.

Sarıgül için sahnelenen TMSF operasyonu bu çerçeve okunmalı zira hadise bütün çıplaklığı ile ortada.

Duyumlarıma göre Ankara'da Mansur Yavaş için günlerdir nasıl çamur atabiliriz çalışmaları yapılıyor.

Hülasa önümüzdeki günlerde AKP'nin çamur banyolarına dikkat diyoruz.

YOLSUZLUĞUN MİLLİSİ?

Diyorlar ki Tayyip Erdoğan milli olduğu için yolsuzluk operasyonları ile yüz yüze geldi.

Pardon ama Tayyip Erdoğan'ın milliliği ABD, AB, Apo ile kolkola girmesi mi yoksa El Kaideye silah göndermesi mi?

Yok bunlar değil de Barzanistan'ı ve Suriye Kürdistan'ını inşa etmesi mi yoksa İsrail'i korumak için Füze Kalkanını Anadolu'nun boğazına dolaması mı?

Tayyip Erdoğan'a milli demek millilik kavramına yapılabilecek en dramatik yakıştırma olur.

Hem milli olmak yolsuzluk yapmaya yeter olamaz.

Yolsuzluğun milliliği-gayri milliliği olmaz, yolsuzluk yolsuzluktur.

Ayrıca hiç kimse milliliği yolsuzluğa örtü yapmasın, milli olmak için her şeyden önce temiz ve şaibesiz olmak gerekiyor!

 

 ...

Tayyip’i Saran Çember daralıyor

 


Tayyip’i Saran Çember daralıyor!..

Mehmet Türker
24 01 2014

Sağ­lam İra­de­” En kü­çük il­çe, en kü­çük bel­de­ye ka­dar Tür­ki­ye­’nin her ye­rin­de­ki de­va­sa pa­no­lar­da yu­ka­rı­da­ki bu ya­zı ve Tay­yi­p’­in ya­kı­şık­lı res­mi var!..
Gö­rün­tü so­ğuk sa­vaş dö­ne­min­de­ki De­mir­per­de ül­ke­le­rin­de­ki gi­bi!..
Tek adam!..
Mut­lak ha­kim!..
Her yer­de gö­zü ku­la­ğı olan li­der!..
De­mir yum­ruk­lu!..
Müt­hiş bir is­tih­ba­rat ağı!..
Özel is­tih­ba­rat ör­güt­le­ri!..
Özel ope­ras­yon tim­le­ri!..
O de­va­sa pa­no­lar, bun­la­rı ha­tır­la­tı­yor, in­san gö­rün­ce tit­re­me­den ede­mi­yor!..

* * *

Sağ­lam İra­de­”nin ira­de­si ön­ce­ki gün yi­ne sah­ne­dey­di!..
Su­ri­ye is­ti­ka­me­tin­de yol alan 7 TIR, MİT kal­ka­nı­na sa­rı­la­rak bu­har­laş­tı­rıl­dı!..
Ön­ce 3 TIR Ada­na, Cey­han gi­şe­le­rin­de dur­du­rul­du, Jan­dar­ma ara­ma yap­tı…
3 TI­R’­dan 2’si Ada­na mer­ke­ze doğ­ru yo­la çı­ka­rıl­dı fa­kat mer­ke­ze 20 km. ka­la dur­du­rul­du!..
Bir yet­ki­li (?) “Bu dev­let sır­rı­dı­r” di­ye­rek ga­ze­te­ci­le­rin çe­kim­le­ri­ni en­gel­le­di, da­ha son­ra mu­ha­bir­ler gö­zal­tı­na alın­dı ve po­lis gö­rün­tü­le­rin ol­du­ğu ha­fı­za kart­la­rı­nı al­dı…
İki sa­at son­ra baş­ka 2 TIR dur­du­rul­du, son­ra ser­best bı­ra­kıl­dı!..
İçin­de si­lah ve mü­him­mat bu­lun­du­ğu ile­ri sü­rü­len 4 TI­R’­dan baş­ka 3 TI­R’­ın da­ha ol­du­ğu, an­cak bun­lar­da ara­ma ya­pı­la­ma­dı­ğı bil­di­ril­di!..

* * *

Ada­na Va­li­li­ği olay­dan son­ra, “3 TI­R’­da sav­cı­lı­ğın ta­li­ma­tıy­la ya­pı­lan kon­trol­ler­de Mİ­T’­in ru­tin gö­rev­le­ri­ni ifa eden per­so­ne­lin bu­lun­du­ğu an­la­şıl­mış­tı­r” di­ye açık­la­ma yap­tı!.. De­mek TI­R’­lar, MİT ajan­la­rıy­la yük­lüy­müş!..
AKP Ge­nel Baş­kan Yar­dım­cı­sı ve par­ti söz­cü­sü Hü­se­yin Çe­lik ise, “Bu had­di­ni bil­mez­lik­tir. Sav­cı kim adı­na ha­re­ket edi­yor? Bu ar­ka­daş ce­ma­at men­su­bu mu­dur?” de­di!..
İyi ki “Sav­cı Haş­ha­şi­’di­r” de­me­di!..

* * *

Sev­gi­li okur­lar,
İş iyi­ce en­da­ze­sin­den çık­tı!..
Si­lah ve mü­him­mat yük­lü TI­R’­la­rın Mİ­T’­in re­fa­ka­tin­de Su­ri­ye­’ye re­jim kar­şıt­la­rı­na gön­de­ril­di­ği id­di­ala­rı ay­yu­ka çık­mış, bu­nun “Mİ­T’­in ru­tin gö­re­vi­” ol­du­ğu be­lir­ti­li­yor, ik­ti­dar par­ti­si söz­cü­sü ih­bar üze­ri­ne TI­R’­la­rı dur­du­ran sav­cı­la­rı “had­di­ni bil­mez­lik­le­”, es­ki or­tak­la­rı ce­ma­atin “a­da­mı­” ol­mak­la suç­lu­yor!..
Öz­gür Su­ri­ye Or­du­su as­ker­le­ri şe­ri­at­çı kan içi­ci te­rör ör­gü­tü El Ka­ide’­nin vah­şe­tin­den kur­tul­mak için si­lah­la­rıy­la Tür­ki­ye­’ye sı­ğı­nır­ken bu TI­R’­lar ne­re­ye gi­di­yor?..
Ora­da El Ka­ide’­den baş­ka güç yok ki!..

* * *

Tay­yi­p’­in et­ra­fın­da­ki çem­ber da­ra­lı­yor!..
Su­ri­ye Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı, Tay­yi­p’­i te­rö­rü des­tek­le­me su­çun­dan Ulus­la­ra­ra­sı Ce­za Mah­ke­me­si­’ne şi­ka­yet ede­cek­le­ri­ni bil­dir­di!..
Bir­leş­miş Mil­let­ler Tür­ki­ye­’yi sü­rek­li uya­rı­yor!..
Biz “Bun­la­rı yar­gı­la­ma­ya bir Yü­ce Di­van yet­me­ye­ce­k” der­ken, şim­di te­rö­rü des­tek­le­mek­ten Ulus­la­ra­ra­sı Ce­za Mah­ke­me­si­’nin yo­lu açı­lı­yor!..
Bir şey de­ğil, Ulus­la­ra­ra­sı Ce­za Mah­ke­me­si­’nin hak­kın­da ya­ka­la­ma ka­ra­rı ver­di­ği ve bun­la­rın çok sa­mi­mi dost­la­rı olan Su­da­n’­ın dar­be­ci-soy­kı­rım­cı Dev­let Baş­ka­nı Ömer Be­şi­r’­in du­ru­mu­na dü­şe­cek­ler!..

* * *

Bu ara­da, bir Al­man ga­ze­te­ci­nin “Tür­ki­ye­’de zor bir du­rum var, is­tih­ba­ra­tı­nız Tay­yip Er­do­ğa­n’­ın fa­ali­yet­le­ri­ni me­rak edi­yor­du­r” so­ru­su­na ABD Baş­ka­nı Oba­ma şu ce­va­bı ve­ri­yor:
Bi­zim is­tih­ba­ra­tı­mız dün­ya­da­ki her ül­ke­nin ni­yet­le­riy­le il­gi­len­me­yi sür­dü­re­cek. New York Ti­mes ve­ya Der Spi­ege­l’­de oku­ya­ca­ğı­mız şey­ler­le sı­nır­lı kal­mak is­te­sey­di­niz is­tih­ba­rat bi­rim­le­ri­ne ih­ti­yaç du­yul­maz­dı­
Ya­ni, ABD is­tih­ba­ra­tı da bi­zim Tay­yi­p’­i iz­li­yor, din­li­yor!..
Çem­ber da­ra­lı­yor!..
Sağ­lam İra­de­” uzat­ma­la­rı oy­nu­yor!..

Ekonomi batakta!..

Geçen yazımda ekonomiden fazla anlamadığımı yazmıştım, ama o kadar da değil!..
Dolar 2.25’e, Euro 3.046’ya fırlayınca bu işi hiç bilmeyenler bile “eyvah” der!..
Hep tekrarlarım, bunlar liradan 6 sıfır atınca medyadaki ibişleri çığlık atmaya başlamışlardı:
1 Dolar, 1 lira olacak
Nah oldu!..
Merkez Bankası faizleri yükseltmezse Türk Lirası dibe vuracak!..
Faizler artarsa da seyreyle gümbürtüyü…

* * *

Önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den veto yiyip kenarda kalan, Abdullah Gül gelince de Merkez Bankası Başkanı yapılan Erdem Başçı 1.5 ay önce ne diyordu?..
Türk Lirası’nın değerini aslanlar gibi koruyacağız
Aslan, şimdi süt dökmüş kediye döndü!..
Büyük öngörüsüyle “Dolar yıl sonunda 1.92 olur” derken 2.25 oldu Merkez Bankası Başkanı iflas etti!..
Ama sadece o değil, piyasada da iflaslar başlayacak!..
Tayyip sucukçu muhasebeciliğinden Türkiye ekonomisini idare etmeye başladığından beri Türkiye cambaz ipinde gidiyor, krizler delip de geçiyor!..

 
...

MİT İN GÖREVİ,

 
Mit’in Görevi….

 


Arslan Bulut

24 01 2014
 

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Adana’da savcının talimatı ile jandarma tarafından durdurulan TIR’larla ilgili olarak “Son zamanlarda hükümete karşı bir takım operasyonlar yapılmakta ve bu devlet içerisindeki ‘paralel yapı’ adı verilen yapıdan hareketle ve belli yerlerden talimat alarak zaman zaman ‘acaba bir kriz çıkarabilir miyiz, hükümeti zora sokabilir miyiz’ çabası ve gayretiyle yapılan bazı aramalar oluyor” diye
konuştu..
Hükümete karşı paralel yapı tarafından operasyon yapıldığını kabul edelim! Peki ama işlenen suçlar ne olacak? Paralel yapı operasyon yapıyor diye iktidarı oluşturanlar her türlü suçu işlemeye hak mı kazanıyor? 

***

İşler, “Halbuki orada devletin görevlileri o TIR’ların başındadır. O bölgeye MİT eşlik etmeden gidemezsiniz ki. Orada bir savaş, çatışma bölgesi var. Dolayısıyla siz gerekli güvenlik tedbirini almak durumundasınız” diyor.
İşte mesele de bu ya zaten! MİT’in bu işlerde kullanılması doğru mudur? TIR’larda silâh olduğunu bütün dünya biliyor. Aramaya engel olunmasının sebebi de budur. Fakat buna rağmen bazı televizyonlarda, utanmadan sıkılmadan, “Suriyeli kardeşlerimize el emeği göz nuru atkılar, battaniyeler gönderiliyor” diye propaganda yapılıyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Benim bildiğim kadarıyla Milli İstihbarat Teşkilatı’nın, silâh kaçakçılığı yapmak gibi bir görevi yok. MİT Yasası’na baktığımızda, örgütün operasyonel eylem yapma yetkisi de yok. Bir ülkenin 90 yıllık birikimini, siz uluslararası arenada tartışma konusu yaptıramazsınız, hakkınız yoktur buna. Ne zamandan beri Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Suriye’nin içişlerine doğrudan müdahale edip, silah desteği vermeye başladı?” diye soruyor. 

***

Gerçekten de MİT Yasası’nın dördüncü maddesinde MİT’in görevleri sayılırken son paragrafta, “Milli İstihbarat Teşkilatı’na bu görevler dışında görev verilemez ve bu teşkilat, devletin güvenliği ile ilgili istihbarat hizmetlerinden başka hizmet istikametlerine yöneltilemez” deniliyor.
Sayılan görevler arasında, başka ülkelerdeki savaşan taraflardan birine silah yardımı yapmak gibi bir görev yok. Zaten istihbarat toplamak ve devletin ilgili birimlerinin çeşitli istihbarat ihtiyaçlarını karşılamak dışında MİT’in başka bir görevi yok.
MİT yasasında görevler sayılırken özetle, “Devletin milli güvenlik politikası ile ilgili planların hazırlanmasında esas olacak askeri, siyasi, iktisadi, ticari, mali, sınai, teknik, psikolojik ve güvenlikle ilgili istihbaratı devlet çapında toplamak, yürütmek; elde edilen istihbaratı Başbakan’a, Milli Güvenlik Kurulu’na ve gerekli resmi makamlara ulaştırmak, yaymak; istihbaratla uğraşan bütün daire ve kurumlar arasında koordinasyon sağlamak; psikolojik savunma icaplarını yapmak ve istihbarata karşı koymak” deniliyor. 

***

AKP iktidarında ise MİT, Başbakan’ın yasadışı emirlerini yerine getirmek için olağanüstü çaba sarf ediyor.
Adana Valisi bile, “Söz konusu TIR’larda MİT’in rutin görevleri ifa ediliyordu” diye açıklama yaptı. Neymiş MİT’in rutin görevleri? Suriye’de rejimle çatışan gruplara silah taşımak mı?
AKP iktidarı, paralel yapının üzerine yürümese, yolsuzluklar veya yasa dışı eylemlerin hiçbiri ortaya çıkarılmayacaktı ama durum böyledir diye AKP iktidarı her türlü suçu işlemeye devam mı etsin? 

 
...

Devlet Yakalar!



Devlet Yakalar!
 
 
Melih Aşık
 
24 01 2014

Benzerine bazı komedi filmlerinde raslanır... Polis hırsızı kovalarken elektrikler kesilir... Bir süre pata küteden sonra elektrikler tekrar yanar... Bir de bakarsınız ki karanlıkta polisler polisleri yakalamış...     Hırsız toz olmuş.
Bizim devlet o durumda şimdi.. Sürekli kendi kendini yakalıyor...
Geçenlerde
Hatay’da TIR yakalandı... Vali, polis, jandarma, savcı birbirine girdi... Vali “Devlet sırrıdır arayamazsınız” dedi. TIR yoluna devam etti.
Önceki gün Ceyhan’da üç TIR çevrildi. Araçlarda MİT personelinin bulunduğunu
Adana Valiliği bizzat açıkladı... Peki araçların yükü neydi? O açıklanmadı. Sözcü Hüseyin Çelik ısrarlar üzerine şu vecizeyi dillendirdi:
TIR’lardaki malzemenin ne olduğu kimseyi ilgilendirmez..
Böylece TIR’ların silah yüklü olduğu kendiliğinden anlaşıldı.
Anlaşıldığı kadarıyla... MİT içindeki paralel yapı silah taşıyan TIR’ları savcılığa şikayet ediyor. Savcılık görevi gereği TIR’ları yolda durduruyor. Arama başlayınca devreye Valilik giriyor. Arama engelleniyor. TIR’lar yola devam ediyor. Cemaat bu şekilde hükümete meydan okuyor. Derken dün sınırda iki aracın patladığı haberi geliyor... Yine insanlar ölüyor...
İktidar bu olaylarda kontrolu kaybetmiş durumda. Nereden ne darbe yiyeceğimizi artık bilmiyoruz. Esad’ı devirme macerası bizi cehennemin kıyısına getirip bıraktı. Aynı zamanda  terör destekçisi ülkeler listesinin de kıyısındayız... Haketmedi bu halk bu kadarını...

Suç üstüne suç!

Kriminal bir vaka daha... Adalet Bakanlığı, daha doğrusu Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, dört bakanla ilgili yolsuzluk ve rüşvet iddialarını içeren savcılık fezlekesini iki haftadır elinde tutmaya devam ediyor. Nedeni sorulduğunda, “görevden kaynaklanan suçlamalarla görevden kaynaklanmayan suçlamaları ayırmaya çalışıyoruz” yanıtını veriyor. Dün CHP Konya Milletvekili Atilla Kart bu olayla ilgili yazılı bir açıklama yaparak Bakanı uyardı, fezlekeleri bir an önce TBMM’ye sevketmeye çağırdı. Daha sonra kendisiyle yaptığımız görüşmede Bakan Bozdağ’ı “suç üstüne suç işlemekle” suçlayarak şunları ekledi:
Adalet Bakanı suç üstüne suç işliyor. Çünkü kendi Bakanlığı’na bağlı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 20 Ocak 2006 tarihinde yayınladığı genelgede de Bakanlığın kendisine intikal eden fezlekeler üzerinde esasa ve içeriğe dair herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapma hakkı olmadığı açıkça belirtiliyor. Fezlekelerin Bakanlık’ta bu kadar bekletilmesi, içeriklerinde oynama ya da tahrifat yapılmakta olduğu kaygılarını yaratıyor. Süreç ve bulgular bu yöndedir. Suç üstüne suç dediğim budur. Ve eğer fezlekeler üzerinde herhangi bir tahrifat yapılıyorsa bu mutlaka ortaya çıkar.
Komik olan... Bakan Bozdağ dün akşama doğru fezlekelerin içerisine bakmalarının sözkonusu olmadığını söyledi. Peki ne yapıyor fezlekeler iki haftadır orada? Bu bir bilmece!

DAILY

İngiliz Daily Telegraph gazetesi Ruth Sherlock ve Tom Whitehead imzalı Gaziantep kaynaklı yazısında:
El Kaide İngiliz ve Avrupalı cihatçıları dönüşte ülkelerinde hücre kurması için eğitiyor” haberini veriyor...
Haberin bir yerinde şu satırları okuyoruz:
El Kaide’nin Türkiye’de güvenli evleri var. Suriye’ye girmek isteyen veya Suriye’den ülkesine dönen yabancı cihatçılar bu evlerde barınıyor.”
Türkiye El Kaide ile o kadar içli dışlı oldu ki... Yarın için en büyük tehlikeyi kendi ellerimizle daha doğrusu bu iktidarın yanlış politikasıyla yaratmış olduk. Yazıktır...

“Her Yer Rüşvet Her Yer Yolsuzluk” sloganı suç değilmiş. AKP iktidarında bu eylemlerin kendisi suç değil ki, sloganı suç olsun!***
TBMM’ye verilen önergede

“AOÇ’deki alt geçide neden OÇ

adı verildi?” diye sorulmuş.

Bu kimin imzası diye sorulsa daha çabuk yanıt alınırdı..
.Akif Kökçe

MİT

MİT’in kanunda belirtilen görevleri bellidir...
1- Devlet çapında istihbarat yapmak,
2- Bu istihbaratı ilgili makamlara ulaştırmak,
3- Milli Güvenlik
Siyaset planı ile ilgili istihbarat istek ve ihtiyacını karşılamak,
4- İstihbarata karşı koymak.
Kanun diyor ki: MİT’e bu görevler dışında görev verilemez ve bu teşkilat devletin güvenliği ile ilgili istihbarat hizmetlerinden başka hizmet istikametlerine yöneltilemez.
MİT’in görevleri arasında bir başka ülkeye silah taşımak, kamyonlara refakatçi vermek vs. yok... MİT kanuna aykırı iş yapıyor. Üstelik ikide bir yakayı ele veriyor!

DİNK

Hrant Dink için yapılan anma yürüyüşünde beyaz bereli polisler dikkati çekiyor... Hava sıcaklığı 16- 17 derece... Devletin polisi neden Dink’in katili Ogün Samast gibi beyaz bere takıyor? Bu cinayetin arkasında hangi güçlerin olduğunu görmek istemeyenlere mesaj olmasın bu?

 
...

 
 

Devletin 'SIR'ları TIR'latırken, Silahlar kimi vuruyor?




Devletin 'SIR'ları TIR'latırken, Silahlar kimi vuruyor?

Mehmet Faraç
24 01 2014
 
 
AKP'nin Suriye'de günahı çok... En yakın örnekten söz edelim: Erdoğan, Suriye meselesine burnunu sokmasaydı, Türkiye Şam çıkmazında emperyalistlerin maşası ve taşeronu haline getirilmeseydi; Cilvegözü Sınır Kapısı ile Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde 40'tan fazla yurttaşımız bombalı saldırılara hedef olarak katledilmezdi...

Bırakınız Suriyeli göçmenlerin açtığı sosyo-ekonomik yaraları, Ankara'nın Ortadoğu'da yalnız kalışını, AKP'nin dış politikadaki çöküşünü, Türkiye'nin neredeyse El Kaide'nin barınma üssü olmasını ve Güneydoğu'daki esnafın iflas noktasına gelmesini... Cilvegözü ve Reyhanlı örnekleri bile AKP'nin nasıl bir günah kuyusunda çırpındığını göstermeye yetiyor...

Evet, AKP iktidarı suçlu... Çukurova üzerinden sınıra yönlendirilirken durdurulan "silah yüklü TIR"lar da gösteriyor ki, Esad 3 yıldır devrilemezken AKP'nin Suriye hırsı da ne yazık ki bitmiyor...

TIR'lara yüklenmiş araç- gereçler ya da "silah"lar gerçekten ÖSO militanlarına mı, yoksa savaşın ortasında savunmasız kalan "Türkmenlere" mi gönderiliyor tam olarak saptanamıyor ama sorgulanması gereken iki mesele var; MİT'in dış operasyonlara giriştiği iddiasıyla devletin gözetimindeki TIR'ların yıllar sonra bu kadar kolaylıkla deşifre olabilmesi hiç de hayra alamet değil...

İhbar kaosunda savaş çıksaydı?

Ne şaşırtıcı değil mi; Suriye krizi üç yıldır Ortadoğu'yu kilitlemiş ve AKP hükümeti, Esad'ı devirmek için oldum olası Suriye muhaliflerine silah ve para yardımı yapmakla suçlanıyor...

Bu bir "devlet politikası" mı, yoksa Türkiye, ABD ve destekçilerinin silah ve mühimmatlarını Suriye'ye ulaştırmakta "kargo" hizmeti mi veriyor bilinmiyor... Hatta son üç yılda kaç TIR Suriye'ye gizemli yük taşıdı, o da tam olarak kestirilemiyor...

Ancak şu bir gerçek ki; cemaat ile AKP arasındaki kavga başlamadan önce TIR'lar falan böyle kolaylıkla deşifre olmuyordu!..

Yani ne zaman cemaat ile AKP arasındaki kavga devlette yuvalanmış "cemaatçi" bürokratları tasfiye etmeye başladı, amaçları ve güzergâhlarını ancak istihbarat-çılarla özel görevlilerin bilebileceği devlet TIR'ları da ardı ardına deşifre edildi!..

Medyaya yansıyan analizler ve "kuşku" haberleri de gösteriyor ki; AKP-cemaat kavgasında, salt hükümet zor durumda kalsın diye "TIR'lar ihbar ediliyor", valiler, savcılar, polisler ve jandarma birbirine düşürülüyor...

Deşifre edilen ve durdurulan her TIR karşısında taraflardan biri avuçlarını ovuştururken, devletin dış politikasındaki sırları da yollarda geziyor!..

Kimse yanlış anlamasın; AKP-cemaat çatışmasında yalnızca laik cumhuriyetten yanayız... Ama "devlet istihbaratının bilgisinde" olan araç ve gereçlerin "intikam uğruna" bu kadar pervasızca ihbar edilmesi ve Türkiye cumhuriyetinin uluslararası arenada zor duruma düşürülmesi, devletin işlerliği ve geleceği açısından da tehdit oluşturmuyor mu?..

Örneğin; tam da şu sırada, yani AKP ile cemaatin birbirini vurmak ve zor durumda bırakmak için ihbar-gözaltı-tasfiye mücadelesinde olduğu süreçte, Türkiye aniden bir savaşa girmiş olsaydı devletin sırları açısından neler yaşanırdı acaba?.. Cepheye giden TIR'ların, tankların, askerlerin ve uçakların güzergâhları da böyle pervasızca "ihbar" edilir miydi?..

AKP ile cemaat birbirine istediği kadar taarruz etsin... İkisi de istediği kadar yıpransın... Çünkü Türkiye'nin çivisinin çıkmasında bu ikilinin derin ortaklığı etkili oldu...

Ama istihbaratın egemenlik kavgalarında kimse TIR ihbarlarını yalnızca, "Suriye muhaliflerine silah gönderiliyor" diye tek gözle ve basitçe analiz etmesin; çünkü ihbarcılığın Truva stratejisi iyice TIR'latırken, kendi içinde sır avcılığı yapan bir Türkiye, dış etkenlere karşı kolay lokma olmaktan da kurtulamaz!..

Kılıçdaroğlu, Çaltı'yı izliyor mu?

Belediye başkan adayları bugünlerde kendilerine arka çıkacak dayılar ararken, Şişli Belediyesi'nin CHP'li meclis üyesi ve başkan aday adayı Dursun Çaltı, profesyonel bir ekibe etkileyici bir proje kitapçığı hazırlatmış ve medyaya göndermiş... İnceledik; Şişli'yle ilgili 41 önemli projeyi anlatan kitapçıkta insana ve doğaya özgü ne ararsanız var...

Dursun Çaltı Şişli'de doğmuş... CHP'liler onun Şişli'nin kalbine giden damarları bile bildiğini söylüyor... Öyle, ilçenin arka sokaklarına bıraksanız caddeye çıkamayacak kadar bilgisiz ve silik, kendine hayrı olmayan siyasetçilerden değil o!..

18 yaşından bu yana CHP üyesi olan Çaltı, partinin gençlik kollarından yetişmiş ve ilçe başkanlığına kadar yükselmiş... Onu herkes yolsuzluklar ve yeşil alan vurguncularına karşı giriştiği mücadele ile tanıyor... Örneğin; Ali Sami Yen Stadı'nı park yaptırmak isteyen Çaltı'ya destek verilseydi, 60 dönümlük arazi AKP yandaşlarına peşkeş çekilmezdi!..

Unutmayalım ki, Şişli'nin eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk'ün tutuklanmasına yol açan yolsuzlukları da Çaltı ortaya çıkartmıştı...

Ve CHP'de herkes bilir ki, yolsuzlukların üzerine gittiği için daha önce kurşunlanan Çaltı, geçtiğimiz aylarda ikinci kez silahlı saldırıya uğradı...

Bunları niçin mi anımsattık; siyasetin iyice kirlendiği, AKP'nin yolsuzluklar nedeniyle sarsıldığı bir süreçte CHP'nin böylesi örnek adaylara gereksinimi olduğunu anımsatmak için... Umarız CHP lideri Kılıçdaroğlu da, temiz ve ahlaklı siyaset için Çaltı gibilerin farkındadır...

CHP'nin Ataşehiri'ne Neşter!..

14 Şubat 1968'de İstanbul'da doğmuş... Sivas'ın Gürün ilçesinden İstanbul'a göç etmiş bir ailenin oğlu... Robert Kolej ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirmiş... Uzmanlık eğitimini ABD'deki Yale Üniversitesi'nde yapmış. Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde kadın hastalıkları ve doğum ihtisasından mezun olan ilk Türk doktoru...

Toplam 11 yıl ABD'deki çeşitli hastanelerde görev yapmış. ABD'de uzmanlık dallarının en yüksek standardını belirleyen "American Board of Obstetrics and Gynecology" sertifikasını almaya hak kazanmış... Amerikan Kadın Doğumcular Birliği, Amerikan Tıp Birliği, Amerikan Üreme Sağlığı Birliği, Amerikan Tıbbi Ultrason Ensitüsü gibi kuruluşların üyesi...

Bilimsel eserleri 400'ün üzerinde uluslararası yayında referans olarak gösterilmiş... 2004 yılında yurda dönmüş ve Türk insanına hizmet ediyor...

Peki, kim bu özgeçmişi örnek gösterilen tıp adamı?.. CHP'nin Ataşehir Belediye Başkan Adayı Dr. İbrahim Sözen'den başkası değil...

Yolsuzluklar, şaibeler ve huzursuzlukların bitmediği, CHP'nin kıl payı kazanabildiği Ataşehir'in sorunlarına da neşter vurabileceği söyleniyor... Temiz siyaset için bizden duyurması...

 
...

TIR - LATMAK


Tır’latmak…

Hasan Demir
24 01 2014

Adana, Gaziantep-Suriye hattı; yükleri, füze başlıkları ve başka savaş araç gereçleri olan TIR’ların güzergâhı oldu çıktı.
Siz üzerinizde bir çakı ile halk otobüsüne binemezken birileri füze başlığı yüklü TIR’larla Türkiye’nin yollarında cirit atarsa bir başkaları da tutar o TIR’lar hakkında güzergâh üzerindeki yetkili ve sorumlu devlet güçlerine ihbarda bulunur.
Yetkili ve sorumlu devlet görevlisi bu ihbarı değerlendirmekle mükelleftir. Öyle ya, sen 800 küsur kilometrelik sınır boyunca iç savaş hali yaşayan bir ülke ile komşusun ve o ülkenin sınırları Türkiye’yi onlarca yıldır kan gölüne çevirmiş PKK terör örgütünün yan kolu olan PYD’nin eline geçmiş. O TIR’lardan bir veya birkaçına PYD’nin el koyması demek, PKK’nın bu silahlarla buluşması demek. Sınırdan Kandil Irak’ın kuzeyine ve Kandil’e, oralardan da Türkiye’nin hemen her yerine...
İşin gerçeği bu iken devletimizi yönetenler, meselâ Sayın Hüseyin Çelik kendilerine gelen ihbarı değerlendiren sorumlu devlet görevlilerini hainlikle suçluyor. Neymiş efendim, bu işleri MİT organize ediyormuş ve bu işler devletin güvenliği için yapılan işlermiş. Her devlet bu tür operasyonlar yaparmış. Bir savcının, bir askeri yetkilinin MİT’in TIR’ını araması ihanetmiş, paralel yapıymış, şuymuş-buymuş.
Elbette devlet böyle “gizli işler”  yapar ve elbette her devletin Milli İstihbarat Teşkilâtları benzer operasyonlar gerçekleştirir. Üstelik bunu  “güçlü”  ve  “akıllı” devletler yapar. Yapar amma AKP iktidarının yaptığı gibi “kör gözüne parmak”  yapmaz. Siz hem Suriye’de birilerine silah vereceksiniz, hem  “Biz bu silahları Türkmenlere gönderiyorduk” diyeceksiniz. Sonra da Türkmenler haklı olarak,  “Hayır bize böyle hiçbir TIR gelmedi”  diyecek, kendinizi, MİT’i ve tabii Türkiye’yi açığa düşüreceksiniz. İnsan hiç olmazsa bu açıklamayı yapmadan Türkmenlerle irtibata geçer, böyle böyle söyleyeceğiz, sakın itiraz etmeyin demez mi? En azından, susun ricasında bulunmaz mı?
Bu işler  “Ben yaptım oldu”  işleri değildir. Bir kere bu işleri MİT yapar amma MİT’in yaptığını kimse bilmez. Yani TIR yakalanınca ben MİT’im demez, dememeli. Yani uluslararası alanda devlet suçlu hale getirilmemeli. İkincisi, daha o TIR’lara ilk pantolon, ilk mermi konmadan önce güzergâhtaki yerel yöneticisinden trafik polisine, savcısından jandarmasına kadar hemen yetkili en ince detaya kadar bilgilendirilmeli...
Google’den cebinizdeki paranın tespit edildiği bir dünyada, TIR’lar dolusu savaş araç ve gerecini tereyağından kıl çeker gibi hedefine vardırmak için dünyayı eroine boğan kaçakçılardan, İsrail ve ABD’nin delici gözlerine rağmen Lübnan’ı füze deposu haline getirebilen Hizbullah kadar olamamak ve işten çok laf üretmek doğrusu koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni yakışmıyor. Hem kötü bir iş yapılıyor hem yüze göze bulaştırılıyor. Sonra da suçu yükleyecek devlet görevlisi aranıyor..

NOT: Dünkü yazımızda Türkiye’de 30 milyon Kürt kardeşimizin olduğundan bahsetmiştik. Okurlarımız, o da nereden çıktı, 15’i geçmez, hadi olsun 20 milyon diyor

 
...............