TARAMA SÜRECİ Mİ? TARAMA TURİZMİ Mİ?
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ selekdag@hotmail.com
Türkiye ile AB arasındaki Tarama Süreci ağır- aksak devam ediyor. Gündemdeki 35 başlıktan 11'i tamamlandı. Eğitim ve Araştırma konusundaki müzakerelerin çıkmaza girmesi amacıyla Fransa, Avusturya ve Kıbrıslı Rumların başını çektiği bir grup ülke, şimdiye kadar hiçbir Aday'a yapılmayan Kopenhag siyasi kriterlerini Tarama Sürecini dahil etmek komplosunu sahnelediler. Bu oyun İngiltere'nin öncülüğünde diğer bazı üye ülkelerin gayreti ile şimdilik bozulmuş gibi gözüküyor. Fransa ve diğer Türkiye karşıtı üyelerin tertipleri sonuç vermiş olsa idi Eğitim ve Araştırma başlıklı Tarama Görüşmeleri sırasında azınlıklar ile ilgili tüm siyasi kriterler gündeme gelecek ve müzakereler daha bu aşamada çıkmaza sürüklenmiş olacaktı. Tarama Sürecini önümüzdeki Haziran ayında veya sonbaharda sona ermesi ve daha sonra Tam Üyelik Müzakerelerinin başlatılması öngörülüyor.
Tarama Sürecine her başlık için 50 - 60 kişilik kalabalık heyetler gönderilmesinin Brüksel' de alay konusu olduğu ve AB çevrelerinde " Türkler Tarama Turizmi yapıyor" şeklinde şakalar yapıldığı yerli ve yabancı basın sütunlarına geçti. Konuyu meclis gündemine taşıyarak bu kadar kalabalık heyetler ile Brüksel' gidilmesinin memleketimizin itibarını zedelediğini, hizmette tasarruf ilkesinin ayaklar altına alındığını belirten ve heyetlerde yer alan üyelerin uzmanlık alanlarını, yabancı dil bilgilerini sorgulayan bir önerge verdim. Bu önergeme Meclis iç tüzüğüne aykırı olarak yanıt verilmediği gibi sanki inat olsun diye ve Nasrettin Hoca ve Timurlenk arasındaki meşhur " Fil Hikayesini " çağrıştırır şekilde bir sonraki Çevre başlığı altındaki toplantıya 160 kişilik bir heyet gönderildiğini hayret ve üzüntüyle öğrendim.
Tarama Süreci aşaması geride bırakılabildiği takdirde başlaması beklenen Tam Üyelik Müzakerelerinin, bir yıl öncesine nazaran çok daha elverişsiz bir ortamda yapılacağı gözüküyor. Bunun en önemli göstergelerinden biri de ülkemizde yapılan anketlerde, halkımızın Avrupa Birliğine ve tam üyeliğin gerçekleşebilmesi ihtimaline duyduğu güvenin sürekli olarak ve kesin biçimde düşmesidir. Duruma Avrupa açısından bakıldığında geçen yıl Fransa ve Hollanda'da yapılan referandumlarda Avrupa Anayasası'na " Hayır " denilmesinin yarattığı belirsizlikler yanında, değişen ekonomik koşulların Birliğin daha fazla genişlemesinden ve özellikle Türkiye gibi büyük ve kalabalık bir ülkenin içeri alınmasında duyulan korkuların giderek arttığı görülmektedir. Almanya'da Bayan Merkel'in Başbakanlığa gelmesi hükümetteki sosyal demokratların durumu bir ölçüde dengelemelerine rağmen Türkiye için herhalde olumlu bir gelişme değildir. Fransa'da Türkiye ile ilgili duyguları neredeyse düşmanlık sınırına yaklaşan Sarkozi'nin Cumhurbaşkanlığına seçilmesi olasılığı da başlı başına bir sorundur. Memleketimizde AB yolunda gerçekleştirilen bunca önemli demokratik reformlardan sonra bölücü terörün sanki bir düğmeye basılmışçasına yeniden başlaması Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine engel yaratmak isteyenlere yeni bir koz verebilir. Nihayet Kofi Annan Referandumundan sonra Kuzey Kıbrıs'a verilen tüm sözler, siyasi ahlak kuralları çiğnenerek ayaklar altına alınmış iken, önümüzdeki Sonbahardan itibaren Kıbrıslı Rumlara Türkiye'nin liman ve havaalanlarının açılması için AB'den gelebilecek bir dayatma fevkalade önemli bir bunalıma neden olabilir.
Özetlemek gerekirse, AB ile Tam Üyelik Müzakerelerinin başlaması için Brüksel'den alınan onay ve Tarama Sürecinde belirli bir ilerleme kaydedilmiş olmasının önemi tabiatıyla yadsınılamaz. Ancak ülkemizdeki son gelişmeler ve Ab ülkelerindeki olumsuz değişimler işimizin giderek zorlaşmakta olduğunu açıkça göstermektedir.
05.05.2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder