KIBRIS'TA SEÇİM SONUÇLARI,
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ selekdag@hotmail.com
Eroğlu zaferini ilan ettikten sonra, müzakerelerin devamından yana olduğunu, Talat’ı destekleyeceğini ve Türkiye ile eşgüdümlü olarak çalışacağını açıklayarak uyumlu bir tutum ortaya koydu. Bu şekilde, Eroğlu izleyeceği müzakere stratejisini Ankara ile değerlendireceğini, tutumunu buna göre ayarlayacağını açıklamış oldu...
Buna rağmen, Başbakan Erdoğan KKTC seçimleri ile ilgili olarak , Eroğlu’nu hedef alan ve seçilmiş bir lideri müşkül duruma sokan, önyargılı sözler sarfetti. Erdoğan, 21 Nisan günü partisinin grup konuşmasında, Eroğlu’ndan Kıbrıs müzakereleri konusunda "köstek değil destek" olmasını istedi.
CB Gül’ün de "Rum tarafıyla müzakereleri yürüten M. Ali Talat’ın Türkiye tarafından güçlü bir şekilde desteklendiğini" söylemesi, yine Eroğlu’na, Talat’ın politikasını desteklemesi hususunda ciddi bir ikaz niteliğindeydi.
Bu açıklamalar, tabiatıyla KKYC Başbakanı’nın Rum tarafıyla müzakerelerde elini zayıflatacak niteliktedir. Sayın Eroğlu’nun Ankara’ya davet edilmesi ve ortak stratejinin etraflı bir şekilde değerlendirilmesi isabetli olurdu.
Güney Kıbrıs’ta çıkan Politis ve Athiya Gazeteleri, Erdoğan ile Gül’ün sözkonusu mesajları hakkında yorumlar yapmışlar ve Ankara’nın Talat’ı desteklemesinin endişe edilecek bir şey olmadığını gösterdiği sonucuna varmışlardır.
Erdoğan ile Gül’ün açıklamaları, Başbakan Eroğlu tarafından muhakkak ki ciddiye alınması gereken uyarılardır. Zira, KKTC ekonomisi tamamen Türkiye’ye bağımlıdır. Altyapı yatırımları, birçok önemli proje ve bütçenin yarısı Ankara tarafından finanse edilir. Bu bakımdan Başbakan Eroğlu, AKP iktidarı ile ilişkilerini kopardığı takdirde, Kıbrıs ekonomisinin ciddi sıkıntılarla karşılaşacağını, Kuzey Kıbrıs Türkleri’ninde bundan zarar göreceğini bilir.
Nitekim, AKP iktidarı, Annan Planı’na karşı çıkan Denktaş’ı ve ulusal güçleri tasfiye etmiş, "Planı kabul etmezseniz Kıbrıs Türkleri bedelini öder" diyerek açık bir mali baskı, tehdit ve şantaj politikası uygulamıştır.
Kıbrıs sorununa Eroğlu ile Talat’ın yaklaşımları farklı
Bu duruma rağmen, biz son derece karakterli bir siyasi kişiliği olan Sayın Derviş Eroğlu’nun sorumluluklarının icaplarını yerine getireceğinden ve teslimiyetçi bir politikaya karşı çıkacağından eminiz.
Eroğlu ile Talat’ın Kıbrıs sorununun çözümüne yaklaşımları arasında ciddi farklar vardır.
Eroğlu’nun istediği çözüm, iki ayrı devletin varlığına dayalı bir konfederasyon veya merkezi hükümetin yetkileri asgaride tutulan ve iki kesimli, iki toplumlu, eşit siyasi haklara dayalı, Türk ve Rum toplumlarının eşit kurucusu oldukları gevşek bir federasyondur.
Talat ise, müzakereleri, Rum tarafının istediği "tek devlet tek millet" kavramı üzerinden yürütüyor. KKTC’nin Kıbrıs Rum devletine yamanmış karma bir azınlık eyaleti olmasına yol açacak bu kavramı, Rum tarafının baskısıyla Cumhurbaşkanı Talat kabul etmiştir. Bu teslimiyetçi kavram, AKP Hükümeti tarafından da kabul edilmiştir.
Bu yaklaşım, Rum tarafının gerçekleştirmek istediği, Rum hakimiyetinin tartışmasız olduğu, göstermelik bir iki bölgeli federasyon kisvesi altında, Türk toplumunun, halihazır Rum devletine azınlık hakları garantiye alınmış bir karma kuzey eyaleti şeklinde yamanmasını öngörmektedir.
Anımsanacağı üzere, AKP Hükümeti’nin baskısıyla Kuzey Kıbrıs Türk halkına dayatılmak istenen Annan Planı, KKTC’yi, Rum ağırlıklı bir Birleşik Kıbrıs’ın, egemenliği olmayan karma nüfuslu bir eyaletine döndürmeyi, Güzelyurt ve Krapaz da dahil 52 köy ve kenti Rumlara vermeyi ve 100 bin Kuzey Kıbrıs Türkünü göçmen haline getirmeyi, Türk askerini Ada’dan çıkarmayı ve Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini kullanılmaz hale getirmeyi öngörüyordu.
İşte sözünü ettiğim "tek devlet, tek millet" kavramı, Annan Planı’nın öngördüğü çözümün daha sakıncalı bir alternatifinin temel prensibini oluşturmaktadır.
Sayın Derviş Eroğlu’nun, Cumhurbaşkan’ı Talat’ı, müzakerelerin bu sakıncalı kavram bazında yürütülmesinin yanlışlığına ikna etmek için elinden geleni yapacağından eminiz.
Seçim hakkında değerlendirmeler:
•Kıbrıs’ta çağdaş demokratik bir rejim sağlıklı biçimde işliyor. Demokratik standartlar yüksek. Gerçekten iftihar edilecek bir durum var. Bu gerçek, KKTC’de yaşayan insanları bir azınlık eyaleti konumuna sokup "Rum Kıbrıs Devleti" ne bağlamak isteyenler için ibret vericidir.
•Bu seçim Kıbrıs’ın geleceğiyle ilgili müzakerelerin yapıldığı bir döneme rastlaması bakımdan halk iradesini tam anlamıyla yansıtıyor. Bu açıdan, seçimin sonuçları KKTC halkına Annan Planı’nı dayatmak isteyenlere bir şamar niteliğindedir. Sağcı oyların oranı % 55 civarındadır.
•Önceki seçimde KKTC’ye vaatler yapılmıştı: Ekonomik ve ticari ambargo kaldırılacak, tecrit politikasına son verilecek, KKTC’den ihracat yapılması için hiçbir engel kalmayacak, kültür ve spor temasları yapılması için her türlü kolaylık gösterilecekti . Bu vaatlere inanan Türk halkı da ezici bir çoğunlukla Annan Planı’nı kabul etmişti.
•Oysa, o günden bu yana, bu vaatlerin hiçbiri yerine getirilmedi. AB’ni, Rum tarafının barışı ve çözümü desteklediğine, Denktaş’ın ise çözümsüzlüğü istediğine inandıran, sonra % 75 olumsuz oyla Annan Planı’nı reddeden
GKRY, AB üyesi yapılarak ödüllendirildi. Bu bakımdan, Kuzey Kıbrıs Türk halkı bu son seçimlerde kendilerine yapılan bu büyük haksızlığa karşı tepkilerini ve hayal kırıklıklarını ortaya koydu.
01.05.2009
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder